Üye Bilgileri.

size uygun bölümden devam ediniz.

sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir.
Daha önce insan kaynakları için bir parola aldıysanız o parolayı kullanabilirsiniz.

Henüz üye değilmisiniz? Yeni kayıt!

Detaylı Arama.

size uygun bölümden devam ediniz.

site içerisindeki tüm içerikte arama yapılmaktadır. birden fazla kelime aratabilirsiniz.


25 50 75 100

Yayınlanma Tarihine Göre
Eklenme Tarihine Göre
Başlığa Göre
Okunma Sayısına Göre

Başlıkta Açıklamada İçerikte

Aynen girildiği gibi
Kelimelerin hepsi
Kelimelerden herhangi biri
ODA ÇALIŞMALAR KENT GÜNDEMI MESLEKI UYGULAMA YAYIN ÜYELER EĞITIMLER
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Metraj-Keşif ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi
“Mimari Akustik Rapor ve Projesi Neden Gereklidir?” Semineri
D-1 TEMEL BİNA AKUSTİĞİ EĞİTİMİ
Afet Bilinci ve Temel İlk Yardım Eğitimi
D-1 TEMEL BİNA AKUSTİĞİ EĞİTİMİ
5-8 ARALIK 2019 BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
D-1 TEMEL BİNA AKUSTİĞİ EĞİTİMİ KAYITLARIMIZ BAŞLADI
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Enerji Kimlik Belgesi Eğitimleri (EKB) Çevrim İçi Eğitimleri Başlıyor
“Çalışma Yaşamında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” Eğitimi
Bilirkişilik Eğitimi
Ücretli Çalışan ve İşsiz Mimarlar için Sertifikalı Ücretsiz Eğitimler
Keşif, Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi IV
Keşif, Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi III
Keşif, Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi II
Keşif-Metraj İhale Dosyası Hazırlama Teknikleri Eğitimi
Bilirkişilik Temel Eğitimi 2017
Bilirkişilik Temel Eğitimi 2017
2018 Yılı Ankara Şubesi Oda Bilirkişileri Listesi
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Temel Eğitimi
"Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı" Eğitimi
Bilirkişilik Temel Eğitimi
Keşif Metraj Eğitimi
EKB Uzmanı Üyelerimize Önemli Duyuru
Bilirkişiliğe Kabul Şartları
“BEP-TR 2 Oryantasyon” Eğitimi
“BEP-TR 2 Oryantasyon” Eğitimi
Üniversite Oda’ya Geliyor, Kent Akademisi Dersleri Başlıyor
Hukuk Davaları 2016 Yılı Bilirkişilik Listeleri Başvuruları
2016 Yılı Kamulaştırma Bilirkişi Listeleri
Ceza Davaları 2016 Yılı Bilirkişilik Listeleri Başvuruları
Bilirkişilik Başvuruları / Hukuk
Bilirkişilik Başvuruları / Ceza
Kamulaştırma Bilirkişiliği 2017 Listesi Başvuruları Başladı
Bilirkişilik Temel Eğitimi
ONLINE İŞL.

2020 Ankara "Yarışmalar Atölyesi"

8 Nisan 2003 18.30

1.  Kaset

ses ... herhalde katılım olacak. Ben size kısaca çalışmamızın amacını ve sizi toplayış sebebimizi açıklayacağım. Önce çok teşekkür ederiz katıldığınız için. Biz burada çalışmaya ilk başladığımız andan beri, geçmişte de olduğu gibi, Ankara ile fazlasıyla dertlenerek ilgilenebilmek üzere ne türlü yolu deneyerek elimizden geleni yapıyoruz. Fakat bunun genelde sonucu yöneticilerin ya da kent içinde belli sorumluluklara ve onu yönetmek için gerekli yetkiye sahip insanların önümüze koydukları ile mücadele etmekle geçiyor. Ve o önümüze koydukları şeyler genelde bizim önermek istediklerimizin çok dışında olduğu için sadece onunla mücadele eder durumda kalınca biz kendi önerilerimizi hiç bir zaman kentin gündemine, kentlini gündemine hiç bir zaman koyamamış oluyoruz. Bütün vaktimizi, yoğunluğumuzu her şeyimizi oraya harcamış oluyoruz. O yüzden biz belli bir noktada durup , işte bu danışma kuruluna hazırlık sırasında ortaya attığımız bir projeydi,  dünyadaki örneklerine bakarak, geçmişte Ankara da uygulamış örneklerine bakarak, 2020 Ankara kent hayalleri ve kentin geleceğine bakmak kentin geleceğini gün8dem aline getirmek diye bir proje ortaya koyduk. Bunu da kendi içinde bazı alt başlıklara böldük, başlangıç noktası olarak. Bu proje çok uzun soluklu bir proje olsun istiyoruz. Bu  proje aracılığıyla Ankara kentinin geleceğinde varolmasını istediğimiz durumların hepsini bu kentin gündemine taşımak istiyoruz. Var olacağı öngörülebilir olanları, varolacağı şu andan öngörülebilir olanları değil, onların dışında kalanları ve bu projeyi mümkün olduğu kadar geleceğe bakan ve olumlu bakan bir proje haline getirmek istiyoruz. Onun için de şu anda dört tane ana başlık belirledik. Bir tanesi Ankaranın var olan bu durumu , yani zaten içinde varolan geleceğin hayallerini görüntülemek üzere bir fotoğraf atölyesi kurduk, arkadaşlarla bir toplantı yaptık. Onlar şu anda çalışıyorlar. Ankara kentinden hepimize böyle bazı fikirler verebilecek geleceğe  dair görüntüler yakalamaya çalışıyorlar. İkinci bir grup gene sizin gibi böyle onları da toplantıya çağırdık. Geçmişte Ankara nın planlamasında çok önemli rol almış bazı isimleri topladık. Onlara da planlama açısından Ankara kentinin geleceğinde bu  durumu sorgulamak üzere sorularımızı sorduk, o toplantının bant çözümleri bugün geldi, onu da fotoğraf atölyesinde daha sonra sizlere de ileteceğiz zaten. Onlarla da bunu görüştük, onlardan da çok ilginç öneriler aldık. Üçüncü bir grup ta Ankara da geçmişte , özellikle yarışma yoluyla elde edilmiş çok büyük bir fikri yoğunluğun bir araya geldiği bir durumdan sonra ortaya konulmuş projelerin müelliflerine uygulamış ya da uygulanmamış dönelim ve o fikri yoğunluğun içinde nelerle karşılaştıklarını , neler yaptıklarını nerelere baktıklarını soralım ve bu alttaki sorularda da olduğu gibi bu  durumdaki bir mimarın ya da şehir plancısının kentle kurduğu ilişkiyi irdeleyerek, onlara da kentin geleceğine dair ve bu gerçekleşmeyenler de içinde olmak üzere gerçekleştirildiklerinde görmek istedikleri Ankara ya dair sorular soralım dedik. Siz aslında o grupsunuz. Bu gruplar içinde biz kendimize göre kaydırmalar yaptık. Mesela Ömer beyi aslında diğer gruba da çağırabilirdik, ama buraya çağırdık, Raci beyi buraya da çağırabilirdik ama oraya çağırdık. Bunları biraz kendimize göre belirledik. Aslında gruplar son derece geçişken, yani daha sonra çalışma başlıkları oluşmaya başladığında zaten hepimiz onun içinde bir şekilde yerimizi bulacağız. Son bir grubumuz da , burada birebir toplantıya çağıramadığımız, şu anda belki bazıları Türkiye nin çeşitli yerlerinde yaşayan ama bir zaman Ankara lı olmuş ya da hala Ankara lı olan edebiyatçılar, ressamlar, fotoğrafçılar , sinemacılar, mimarlar, plancılar, düşün ya da sanat adamları filozoflar, sosyologlar böyle bir grup taraması yaptık. Bu gruba da yazıyla ulaştık. Size yolladığımıza benzer bir yazıyla onlara da ulaştık, dedik ki işte böyle bir hayalimiz var katılır mısınız. Bunlar arasında yazıyla ulaştığımız yaklaşık kırk kırk beş kişiden on civarında geri dönüş aldık, bize katılacaklarına dair. O da bir taraftan yürüyor ve o listeyi sürekli genişletiyoruz. Böyle dört aks üzerinden bu çalışmayı başlattık. Temel amacımız, Ankara nın böyle bir gruplandırma üzerinden başlayan bir çalışmayla bunlara daha sonra başkalarını da ekliyerek, Ankara nın geleceği üzerine pek çok alandan pek çok insanı düşünmeye ve hayal kurmaya ve bu hayallerle ilgili olarak oluşan daha heyecanlı noktaları tartışmaya davet etmek. Bu amaçla ortaya çıktığımızda şöyle şeylerle  de karşılaştık, mesela bu hayallerin geçmişte de kurulduğunu, o zaman dönüp bunlara da bakmamız gerektiğini, başka dünya kentlerinde de kurulduğunu, dönüp bunlara da bakmamız gerektiğini gördük. Şu anda  dışardan burada çalışmanın içinde birebir yürüten arkadaşlar dışında, bizler dışında çağırdıklarımızın yanına başkalarına da ekleyerek bir yandan da onları derliyoruz. Yani Ankara kenti ile ilgili geçmişte de yapılan çalışmaları , bu çeşit hayallemeleri, İstanbul daki benzer çalışmaları, dünyanın bazı önemli metropollerinde, londra da Paris te benzer çalışmaları da derleyip, onları da bir kaynakça şeklinde toparlayıp onların içinden de isimler çıkartıyoruz. Aslında sizlerin , bu listedekilerin isimlerine de bu şekilde ulaştık. Yani bizim bildiklerimizin yanına bazı yarışmaları bazı başka olayları da koyma şansımız oldu böylelikle. Bu kaynakça fotoğraf atölyesi planlama projelendirme ve yarışmalar ve diğerleri diye saydığımızı genişleterek böyle bir toplam elde etmeye çalışıyoruz. Bu toplamın içinde amacımız hiç bir zaman son derece net programlanmış bir bütün ortaya koymaya çalışmak değil ilk etapta. Bunu mümkün olduğu kadar dağıtmak istiyoruz. Biz normalde bütün çalışmalarımızda, Ankara şubesi olarak, hep böyle çok bütünlüklü her şeyi kavranabilen bir durum isterken, bu çalışmada bunu mümkün olduğu olarak dağıtıp sonra ortaya çıkanlara göre yeniden birleşmeler oluşturmak istiyoruz. Bu da aslında diğer kurumlarla kuracağımız ilişkileri belirliyor. Yani şu anda Ankaralılar vakfından kavaklıderem derneğine kadar, hacettepe üniversitesi biyoloji bölümünden Ankara üniversitesi arkeoloji bölümüne kadar bu çalışma kapsamında pek çok insanla temas halindeyiz, ama onlarla ilişkilerimizi netleştirmek için böyle toplantılar yerine ortaya çıkan fikirleri onların katılmalarını sürekli önlerine koyarak katılmalarını bekleyeceğiz. Böyle çok geniş kapsamlı bir çalışma olarak bunu yürüteceğiz. Burada size mektup öncesi hazırlık notları olarak sorduğumuz sorular , aslında sizin de bu yönde bize bugünün bu sığ her şeyi olumsuz, her yere baktığımızda kötü bir şey gördüğümüz ortamına rağmen, sizin de bize böyle olumlu bakabilmek , geleceğe dair bir şeyler görebilmek konusunda bir yol bir yordam bakabilme şekli önermeniz içindi . bu konuda katılımınızı bekliyoruz.

Ses- bilemiyorum şimdi... tabi çizmeyi aşmadan ... Ankara ile hakikaten çok fazla ilgilendim. Ankarada okuduğumuz için oldu. Burayla .. çıkmış olan yarışmaların pek çoğuna fiilen katılmasam dahi, paralel olarak , bazılarını teslim etmedik, edemedik ama, pek çoğuna katıldım. Doğrusunu isterseniz imarla ilgili yerlerinde çalıştım. Bakınca Ömer in yanında daha az çalışmış görünüyorum ama bakanlıklarında çalıştım, Ankara ile ilgili ve Ankara yı da ben seviyorum. Şimdi o genelinden mi ne kadar söz edebiliriz, ya da ben edebilirim, onu bilemiyorum doğrusu ama, bizi çağırma konunuz olarak ben tabi Ankara nın merkeziyle ilgili geldim. fakat bundan evvel başka bir şey söyleyim. Oraya belki daha sonra gelinir. Ankara nın o değerlerini , doğal değerlerini, arkeolojik ve tarihi değerlerini ortaya çıkan.. diğerlerine bırakayım ama. Mesela bu su kaynakları dereler falan hepsini kapattık. Ben onları her gördüğüm ortamda ister proje ortamında olsun, ister başka bir yerde, onların hep böyle açılıp böyle içinden, hakikaten sularını bildiğimiz kadarıyla oldukça fazla, suyu  da var , işte hatip çayı, çubuk, İmrahor, İncesu  bunlar şeyler var. Bunları hep böyle kaybettiğimiz şeyler olarak görüyorum ve tesadüfen üç beş proje yaptık, hepsi de şeye bir yerde değiyordu, onların hepsinde şeyi açtım, çayları açtım, şeyi yaptım. Bu demin sözünü ettiğiniz biraz daha... şehirlerin kurulma yerlerinde bu çayların derelerin suların bir önemi var. Ankara nın bu şeyi içinde biz onları kaybettik. O ilgi alanlarından bir kısmını belki onları doğru yönlendirirseniz. Bir girizgah gibi bir şey olsun, bana .. benimle ilgili bir şey geldiği zaman da bir takım sözlerimiz olabilir.

Ses- .. sana göre..... şimdi ben o gönderdiğimiz mektubun adına bir şeyler karaladım.notlarıma bakarak anlatmaya çalışayım. Ama Selda ? bir öncelik yaptı, benim hayallerimle ilgili su hadisesine bir baştan daldı arkadan da hayallerimle ben de bir şeyler ekleyeyim ona. Şimdi kentlerin değişimi dönüşümü diye önce bir başlık var. Orda iki ana başlıkta toplarsak bir mevcudun farklılaşması, farklılaştırılması bir de yeni alanların geliştirilmesi, yeni alanlara bir rey yapılması gibi böyle ikiye bölebiliriz diye düşünüyorum. Şimdi mevcut alanlarla ilgili olarak

Da şöyle bir düşüncem var. Aşağı yukarı bütün kentlerin oluşumu, kaderi birbirine benziyor. İşte bir çekirdek var, o çekirdeğin etrafına farklı geometrilerle belirli sınırlara kadar bir gelişme oluyor. Ondan sonra bu gelişme  duruyor bir şekilde, durduruluyor. Sonra da tekrar içe doğru bir dönüş başlıyor. Bu dönüş süresinde......dönüşüme neden oluyor herhalde diye düşünüyorum. Şimdi geldik kentin gelişecek alanı kalmadığı zaman bir şeyler bulmak gerekiyor. Bu bulmak kelimesini de biraz aşmak lazım. Herhalde o gelişme alanlarının pahalıya mal olması , kentleşme sürecinin uzun olması, uzun erimde bir şeyler olması falan, kent merkezlerini daha cazip hale getiriyor. Tabi bu demek  değil ki dönüşüm sadece kent merkezinde olur. Yani yapılan her hareket aslında bir dönüşümdür diye düşünüyorum. Bugün kentlerde yaşanan dönüşümün, ben tabi başlıklardan hareketle, hazırlıklı geldiğim için sohbet gibi geçmiyor kusura bakmayın, bu dönüşüm de bu dışarıya yayılanın durması noktasında biraz da rant kaygısıyla oluşuyor gibi geliyor bana. Bu kent dışında oluşumunun gerçekleştirilmesinin faaliyetinin fazla olması dediğim gibi kentleşme sürecinin uzun olması falan , dediğim gibi bu şeyi ... cazibeyi kentin merkezine doğru dönüştürüyor. Tabi bu bağlamda da bu sefer dönüşümle ilgili, bir sürü terminoloji oluşuyor. Dilimize yeni yeni bir sürü şeyler giriyor. Yani teknik olarak bildiğimiz ama dönüşümün ürettiği bir takım şeyler var yani. Rehabilitasyonlar, bilmem işte ne bilim.. bu arada bazı kent parçalarının da tanımı değişiyor. Metruk yerler, eski sanayi alanları, işlevini yitirmiş bazı bölgeler falan yeni bir tanımlama.. ihtiyacı  duyulmaya başlanıyor. Bunlara isimler veriliyor, bunlar için çabalar sarf ediliyor. Havagazı fabrikasının pozisyonu ki, mimarlar odası ve işte düşün ekibi diyelim artık mekanla ilgili yazıp çizen grup elit grup bu şeylere epeyce bir kafa patlattı zannediyorum. Şimdi en önemli şey bu dönüşümde, en önemli belirleyici ne olduğunu sorgulayacak olursak. Bu belirleyicinin kentin tarihi olduğu, kentin tarihi derken de , böyle bilinen anlamda kentin tarihi değil de, kentin nasıl deyim, romantizmine kaçarsak, sevgisi aşkı kanı gözyaşı işte bir geçmişi, yani onun belirleyici olması lazım. Şimdi Ankara için düşünecek olursak, her kentin geçmişi vardır da, her halde cumhuriyet dönemi şehridir, cumhuriyetin oluşumuna tanıktır, cumhuriyetle beraber büyümüştür, gelişmiştir, bir çok şeyi barındırmıştır, ne bilim işte o eski ilk cumhuriyet dönemi yapıları yok ediliyor, bunların doğal ve tarihi güzellikler olarak o dönüşüm içinde doğru yerlere oturması gerekirdi herhalde bunlar yapılabilirdi, yapılmalıydı. Bunlar fiziki yapısıyla ilgili söyleyeceklerim. Ama demin selda ? nın dediği gibi, biz 67 de kurtuluş da oturuyorduk, Perşembe pazarına giderdik, İmrahor deresi onun içinden akardı. Tamam pis akardı ama bir dere akardı, bir sesi olurdu, bilmem neydi. Yani şimdi ne bilim, büyük kentlere baktığınızda özellikle baş şehirlere baktığınızda efendim içinden hoş bir su akıyor yani, güzel bir su hadisesi var. Ankaraya deniz getirmek bir ütopyadır ama ne bilim, mevcut su gözelerini de tıkamak köreltmek onları kanalizasyon olarak kullanmak üstünü kapatmak kendini bu su aynasından mahrum etmek, pek akıllıca bir dönüşüm olmasa gerek. Yani dönüşüm de değil. Burada kolaycılık farklı şeyler... yaklaşımlar.. bunlar her halde olmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Bu en önemli belirleyicinin ne olduğunun saptanmasından sanırım bunların alt başlık olarak yer alması lazım gibi geliyor bana. ... bunlarla yetineyim. Gene başka şeyler gelirse ben de ilave etmeye çalışayım.

Ses- şimdi biz üniversiteye başladığımızda 67-68 , biz öğrencilik alışkanlığı var. Herhangi bir projeye başlarken biz köleci toplumdan başlardık. O zamanlar .. Zubritski’ler falan. Çok fazla da kitap çıkmaz. Şimdi Ankara da da eski alışkanlıkla bir köleci toplumdan başlayalım belki, yani....Ankara çünkü tarihsel derinliği olan bir kent, galatlar, Hititler, Frigler vs. Yani tarihsel derinlik açısından baktığınız zaman bir kente, Ankara nın diğer kentlere kıyasla üstünlüğü, özellikleri nedir, yani.... dolayısıyla böyle bir şey önemli, tarihsel derinlik meselesi. Bir iki tane dışardan örnek getirdim ben. Bir tanesi Liverpol vision, bir tanesi New York new vision, iki önemli son bir kaç yıldır dünyada bence öne çıkan iki tane kent örneği. Başkaları da var tabi de ama bunlar şimdi sizin gündeme getirdiğiniz konular üzerinde üç beş yıldır çalışılan uygulama yapılan kentler. Liverpol örneği, Liverpol 2008 de şeyi aday olmak istiyor, Avrupa kültür başkenti, biliyorsunuz her yıl bir kültür başkenti seçiyorlar, Liverpol da ona aday olmak istiyor ve 800 yıllık bir geçmişi var. 2007 de onu kutlayacak 2008 de hedef olara kendilerine koydukları. Avrupa nın kültür başkenti olmayı hedefliyorlar. Bir başka hedefleri daha var. O  da Unesco nun dünya kültür miras listesine girebilmek. Yani bu üç tane şeyi var. Ama tabi baktığınız zaman bir ortaçağ kenti, böyle bir iddiayla çıkmak istiyor diğer dünya kentleriyle. Ama Ankara ya baktığınız zaman hakikaten yani işte galatlar , daytaros şu bu falan baktığınız zaman bir çok şey var. Yani Balgatta apartman yapılıyor, kazılıyor ... roma komutanının mezarı çıkıyor, sadece o da müzede bir mekan oluşturabiliyor. Şimdi demek ki birincisi tarihsel değerler önemli. Geriye baktığınız zaman. Ama tabi roma Osmanlıyı, hızla geçiyorum vakit çok değil ama, Ankara nın kaderini ulusal kurtuluş savaşı belirliyor. Yani Türkiye nin başkenti İstanbul dan Ankara ya taşınıyor. Dolayısıyla bir başka özellik başkent olma özelliği. Her ne kadar ulus devletler artık törpüleniyor, değiştirilmeye çalışılıyorsa da Ankara dan bahsedilince ikinci önemli başlık bence başkent oluşu. Başkentlik fonksiyonu dediğiniz zaman dediğiniz zaman ,elçilikler, uluslararası kurumlar yani daha homojen bir topluluktan bahsetmeye başlıyoruz. Ankara nın başkent olmasıyla birlikte tabi Türkiye şehirciliği açısından önemli bazı  değişiklikler ortaya çıkıyor. O değişikliklerden en önemlisi  bence, Ankara imar idare heyetiyle imar yasasıdır. Yani ilk şehircilik yasasıdır. Yapı ve yollar yasası. önce Ankara için ondan sonra Türkiye için genişletiliyor. Dolayısıyla Ankara nın şehircilikte böyle bir öncülük rolü ortaya çıkıyor. Cumhuriyet döneminde. Bu da herhalde önemlice bir şey olabilir. Yani tema açısından bakıyorum ben. Tabi ki doğal değerler,  doğal varlıkların korunması. Yani vadilerin suların vs. nin çok çok önemli bir şey. Bir kent için. Dolayısıyla bunları ben destekleyici temalar olarak görüyorum. Yani surdan madem. Selvan ? başladı sende devam ettin, bülbül deresi benim için çok önemli bir semboldür. Şimdi ne bülbül kaldı ne dere kaldı , hepsi apartmanlaştı. Dolayısıyla doğal varlıkların korunması stratejisi de bir başka tema olarak ortaya çıkıyor. Şimdi Ankara yani tarihinde başkent olmasından sonra bir operasyon var. Yani Ankaranın planlanması planlanırken yabancı mimarların plancıların bilim adamlarının çağrılması onlara planlar yaptırılması bunlar da önemli şeyler. Yani düşünce farklılıkları açısından görüyorum doğrusu. Ama tabi bütün bunların sonucunda 1950 lere geldiğimiz zaman bütün Türkiyeyi etkileyen bir şey oldu. İkinci dünya savaşından sonra. Ve Ankara kenti bir doğal afetle karşılaşıyor. Yani sosyal afet, doğal sosyal afet. Göç olgusu. Bu göç öyle bir göç ki önemli ... nerdeyse bütün silip süpürüyor, bütün Türkiye de . dolayısıyla bu göç hızlı kentleşme ve göç olgusu muazzam bir periferi yaratıyor. Şimdi bu noktadan sonra kentleş dönüşüme geliyorum. Tabi ki Ankara her zaman ülke şehirciliğinde bir model oluşturmak istemiştir. Yani 30 lardaki imar idare heyeti konsepti bugün tartışılan dünyada tartışılan stratejik, yerel stratejik ortaklık konseptinin bir anlamda lik örneklerinden bir tanesidir. İmar idare heyeti.b imar idare heyetinin kompozisyonu resmidir. Yani sivil toplum örgütleri ve diğer ögeler yoktur içinde ama ortaklaşa bir kent yönetimi vardır içinde. Ancak 1950 lerden sonra bu çok hızlı kentleşme, göç olusuna karşı Türkiye kendi mekanizmalarını geliştiremediği için Ankara bugünkü halini alabildi. Yani ellilerden başlayan bir süreçtir bence. İşte imar bakanlığının kurulması, imar yasasının çıkartılması.... nazım plan bürolarının kurulması p0hep bu şeyi önlemek için yapıldı ama boşa sarf edilen şeyler bence, çok ciddi anlamda Ankarayı şekillendirebilen uygulamalar olamadı. Şimdi sizin burada bahsettiğiniz yani sizin gündeminizle gidersem kentsel dönüşüm süreçlerinde mimarların rolü etkisi ne kadardır, şimdi kentsel dönüşüm dediğimiz zaman bizim camiada farklı şeyler algılanıyor, yani plancılar camiasında dönüşüm denen şey gecekondu  ıslah planları apartman işte parselleri konuluyor , bırakılıyor kendi halinde buralar dönüşüyor. Biz , biz derken yani, piyasa şehirciliği bunu anlıyor. En güzel örneklerden bir tanesi, çukurambar mıdır, Balgat ı geçince, yüzüncü yılın olduğu yer. Yani belediyedeki plancı arkadaşlar oraya bir parselasyon planı yapıyorlar gecekondu üzerine sekiz-on kat veriyor ve birdenbire orası apartman bölgesi haline geliyor yani bunlar tabi kentsel dönüşüm değil tabi. Yani bugün anladığımız anlamda kentsel dönüşümler artık bunlar değil. Şimdi Ankara vizyonu dediğimiz zaman , tabi ki biz şunu anlamıyoruz, yani Ankara vizyonunu tartışırken bence ortaya plan falan koymamak lazım. Yani plan koyduğumuz zaman sanki bu yollar yapılacakmış, sanki burada verilen kararlar gerçekleşecekmiş gibi düşünüyoruz. Bizi öyle eğittiler.  Yani land use, arazi kullanımı planını çizersiniz, yollar , konut sanayi sanki bir bina projesi yapılıyormuş gibi ve bu da uygulanır .. öyle bir şey yok artık. Yani bu arktık hakikaten olmayan bir şey ama piyasada hala sürüyor. Yani imar plancılığı denen mekanizma sürüyor. Ve bu tür planlamalarda kentin vizyonu yoktur. Kent nereye gidiyor. Kentin sorunları yoktur. Sadece aritmetik birtakım hesaplamalar yapılır. Nüfus ne kadar artacak, trend analizleri yapılır. İşte bu kadar nüfusa bu kadar okul şu kadar bilmem ne , onun da zaten tabloları vardır, metrekareyi bulursunuz, sadece onları yan yana getirmeye çalışırsınız, belirli prensiplere göre. Ama bu şehir planı değil artık. Böyle bir şey olmaz. Ama hala bu yapılıyor. Yani şehirciliğin genel gidişatına baktığımız zaman. Şimdi, dolayısıyla,... bir Ankara vizyonu çalışması mutlak Ankara nın başkentlik özelliklerini dikkate alınarak yapılmalıdır. Ve bu vizyon çalışmasında tabi başkentlik dediğiniz zaman sizin vizyonu oluşturan iddia sahipleri, ortaklarınız farklılaşır. Yani bir Kütahya nın vizyonunu yaparken başka bir ortaklar bütün vardır. Ama başkent Ankara nın vizyonunu yapıyorsanız bunun ortakları farklıdır. Böyle bir farklılaşma ortaya çıkar. Yani Ankara yı sadece Ankara mimarlar odası, Ankara şehirciler odası şehir plancılar odasının sorunu değildir. Ankara başkent olması dolayısıyla mimarlar odasının, şehir plancılar odasının, inşaatçıların tob un sanayi odalarının vs. Yani bütün state order ların ortaklığında yapılan bir şeydir bu. Dolayısıyla birinci sorun alanı, eğer Ankara vizyonu oluşturulacaksa, bu Ankara vizyonu , Ankara hayali diyelim sizin deyiminizle, dolayısıyla bu vizyonu, bu görüşü bu geleceği kimler paylaşacak. Bir kere birinci tartışma noktası bu. Burada ayırımlar ortaya çıkıyor. Burada yeni kavramlar var. Sanıyorum bir kaç hafta önce burada Birgül hanım gelmişti, belki katılanlar vardır aranızda, onun da bahsettiği bir yönetişim kavramı ortaya çıktı. Governance denen bir yönetim kavramı çıktı. Governance ın ortaya çıkışı, birleşmiş milletler in Rio dan başlayan ve geliştirilen bir ortamda ortaya çıkan kavram. Ama orda tabi kamu özel sektör ikilemi içinde götürülmeye çalışılıyor. Özel sektör artık arka planda yönetirken artık aynı masada oturarak yönetmeye başladı artık. Birgül hanım ın eleştirisi de odur. Orda güzel bir örnek verdi o gün. Antalya daki gündem 21 de kamu özel sektör işbirliği ortaklıklar dediği zaman yanına işte Alarko Holding in patronunu oturtarak Antalya nın vizyonunu oluşturmaya çalışılıyor. Bu değil tabi kastedilen. Şimdi böyle bir vizyon oluştururken bizler , yani teknisyenler, profesyoneller gayet tabi kendi vizyonlarımızı sorunlarımızı ortaya çıkarma..... çünkü bizler de bir şeyiz ortağız kentin ortağıyız. Ama tabi burada , yani şu Ankara ya baktığınız zaman yüzde ellisi yüzde altmışı son krizden sonra herhalde yüzde 70-80 i orta gelirin altında bir sosyal tabakaya ait bir şey . yani çok fakirleşen bir Ankara dan bahsediyoruz. Büyük çoğunluğu fakirleşen bir Ankara dan . dolayısıyla bunlar nasıl temsil edilecek, bunların vizyonu nedir. En son bu Arkitera dergisinde İstanbul ile ilgili Büyükşehir belediyesinin bir anket çalışması olmuş ve İstanbullulara soruyorlar, nasıl bir İstanbul bekliyorsunuz diye ve üçte biri iyi ve güzel bir İstanbul istiyoruz diyor. Ama soyutluk derecesi bu kadar yani biraz aşağısına inemiyor. Bu kente karşı müthiş bir lakaytlık, aidiyet duygusunun olmamasını gösteriyor. Yani somut bir şey yok. Yani İstanbuldan ne bekliyorsunuz dediği zaman , yani iyi olsun, güzel olsun ,yani laf olsun diye,... dolayısıyla peki bu görüşü olmayan büyük çoğunluğun katılımı nasıl olacak. Birinci sorun, sorunlardan bir tanesi bu. Vizyon oluştururken , kentin tarafları  diyelim, ortaklarının örgütsüzlüğü bilinç<sizliği çevreye karşı duyarsızlığını nasıl aşacağız. İkinci mesele bu işle uğraşan yani bizlerin bir kentin planlanması vizyonu stratejisi hedeflerinin konulmasındaki ortak dilimiz nedir. Bu ortak dil konusunda da tam anlaşılabilmiş değil benim gördüğüm kadarıyla bizim meslek camiasında. Dolayısıyla bunun da tartışılması lazım. Ortak bir tartışma yöntemi. Ne olacak. Şimdi arama konferansları var, çeşitli yöntemler var tabi bu konuda ama. Planlama anlayışınız, mimarlık anlayışınız, yani bu konuda bir tartışma ortamı herhalde olması lazım. Biz geldik konuşuyoruz burada ama bunu ciddi bir şekilde proje olarak tabi siz ortaya koyuyorsunuz. Bunun sağlam ayaklara oturabilmesi için de bir tartışma yöntemi, hedeflere ulaşma yöntemi, vizyonun çıkartılması yöntemi, tabi ki bunların ortaya çıkartılmasında da sorunların tespit edilmesi aşaması gündeme gelecek . o bayağı ciddi bir iş tabi. Yani bir slop ? analizi yapacaksınız. Ekonomik sektörde sosyal sektörde ulaşım ,tarihi eser kültürel mirasın anlaşılması sektöründe yani bu alanlardaki sorunlar, tehditler nedir olanaklar nedir. Fırsatlar nedir, tehlikeler nedir. Yani bunların çok ciddi tespit edilmesi lazım ki bu tespitler üzerinden biz hedefler koyabilelim. Ve vizyonumuzu oluşturabilelim. İsterseniz ben bu kadar konuşayım. Daha sonra...

Ses kadın- ben tabi bu turda en başta Ankaralı olmayı öne alarak konuşmak istiyorum. Mesleki veya teknik sorunları daha sonra tartışmak üzere. Benden önceki ... .biraz daha konu açıldı gibi geliyor bana. Özellikle Ömer in bu başkentin oluşmasında Türkiyenin diğer bölgeleriyle ilgili planlama kriterleri ve yönetimsel sorunlarıyla birlikte .. tabi biz her şeyden önce Türkiye de ve Ankara da yaşıyoruz. Ben öyle bakıyorum olaya. Dolayısıyla kentli olabilmeyi henüz hala henüz demek zorundayım, başaramıyoruz ki başkentliliğin bir takım sorunlarını, mesleki veya yaşayan olarak, salt yaşayan olarak, mesleki sorunları daha sonra tartışabiliriz, üstlenebilelim. Şimdi bir ketin kent olabilmesinin sosyologlarca plancılarca bir sürü meslek dallarına göre tanımları çok farklı ama bence ortak yaşayabilinen alanın tabi en önemli göstergesi. Alanı tanımlamak veya mekanın içinde bulunmak da onun sorunlarını ayrı ayrı gözetmek gerekiyor gibi geliyor bana. Aslında Ankara tabi belki de Türkiye nin bütün şehirlerinde olduğu gibi, tam bir atölye olarak görüyorum. Baktığınız zaman Ankara ya, on , beş, yirmi elli yıllık perspektifler içinde Türkiye deki bütün göstergeleri aynı anda görüyorsunuz. Yani ben en azından onları fark ediyorum. Tabi bu idari ve alınan kararlar , mekanların oluşumuyla da çok içiçe, çok haklı Ömer. Özellikle göç sorunuyla birlikte çok büyüyen kentin de şu anda içinde bulunduğu gelir seviyeleri açısından baktığınız zaman şimdi Ankara başkent olmasıyla birlikte her şeyden önce bir memur kenti , yani bir eğitim ve memur kenti. Ama şimdi giderek işte o kadar hızlı bir Türkiye de kurumlarda ve idari mekanizmada değişiklik var ki, işte üç yüz milletvekilinden 500 milletvekiline çıkarırken bile, altyapılarında eksiklikleri görüyorsunuz, yani tasarlama bu kadar hızlı cereyan ediyor... o kişiler nasıl oturuyor, nasıl oturmuyor falan gibi. Ankara başkent olmasını.. özellikle Avrupa ve Amerika ile hakikaten karşılaştırılamayacak kadar bir yerde kararsız çünkü geçtiğimiz krizlerde alınan kararlarla işte bir sürü genel müdürlük merkezini başka kente taşıyabildi. Onun getirdiği bir takım alanlara başka resmi kurumlarla doldu. Dolayısıyla bütün bunları hangi platformda veya hangi başlıklar altında toparlamak lazım. Sizin açılım koyduğunuz beş altı soruluk şeyle girdiğimizde , demin onu sordum, diğer grupların da tabi, hangi akslarda çalıştığını nereye geldiğini bilemiyorum. Ama benim baktığım yerde Türkiye de eski kent kimliklerinin de giderek kaybolduğu, yani cumhuriyet öncesinde hiç olmazsa bazı kentlerde bir kent kimliği varken, cumhuriyetle birlikte yaşanan bu  toplumsallaşma veya gelişim şeyinde bu yakalanamadı diye düşünüyorum. Hala durup dururken çok fakirler, nasıl yerleşkeler olma çabasındalarken, başkentlerde biraz çöküp alanlarını artırıyor diye düşünüyorum. Sadece gecekonduların kalkıp işte onu sadece kent bölgeleri gibi apartmanlarla doldurulması bence bu  çöküntüyü .. daha içini acıtıyor hale getiriyor insanların... .yani ben .. eski gecekondulardan daha rahatsızım şimdi Balgattaki uygulamalardan, alt yapısızlıktan . oradaki insanl.. sonra Sincan, ne bilim Etimesgut .. o alanlardan baktığında dönüşümün dönüşüm olmadığını bunun sadece kat verilme veya yoğunluk artırma gibi olduğunu görüyorum. Ankara nın düşünecek.. en azından talebeliğime kadar gideyim, ondan önceki daha hayali safha.... gerek merkez gerek kentin kendi kimliğinde bir takım şeyleri artık cımbızla aradığımız çok zor fark edebildiğimiz, belki bir şeyleri değiştirmedik, onun için çok çaba sarf etti meslektaşlarınız arkadaşlarımız bazı mekanlar hala yerinde durmakla birlikte artık onları fark edemiyoruz,. Çünkü civarda oluşan yeni yapılarla o kadar kimliksiz ama gelişmişliğin göstergesi gibi çok yükselmeler veya fazla yoğunlaşmalarla kent kendi kimliği içinde sıradan bir yerleşke şeklinde... yani başkent ağırlığını alabilmesi için ... birde bunun sadece mekansal tabi sosyolojik bağlamda ve bilinç bağlamında  doldurulması gerekiyor. Belki bu çirkin sözü duygusallık getirebilir ama kimliği getirecek olan.. bunun net ayıraçlarının konması gerekiyor diye düşünüyorum. Onun için bu şeyin başlık altında nerelere ve nasıl girmeliyiz ve bunu sadece mesleki platform olarak mı getirmeliyiz onu bilemiyorum. Doğal değerlerin su kenti dedi haldun. Suların derelerin vs... işte dediğim gibi neremiz doğru ki vaziyeti....sadece  doğal  değil Ömer in de dediği gibi  tarihi kent kimliği de yok olmuş durumda olduğu için Ankara da , başkent olma şeyi .. işte çok güzel .. şeyimizde.. imajlarımızda... kafamızda.. hayalimizde.... işte eski resimleri görüyoruz. Veya eskiden nasıldı diye görüyoruz. Ve bir kaosun içinde sürükleniyoruz ve bu ekonomiyle kendi moral değerlerimizle son derece ilintili diye düşünüyorum. Onun için belki hızla çalışma akslarını seçerek veya konuları seçerek netleştirmek gerekiyor gibi geliyor bana. Şimdilik teşekkür ediyorum.

Ses- şimdi aslında konuşmalardan ilginç şeyler çıktı. Kavramlar çıktı. Biri su mesela. Bir tanesi başkent olma durumu. Biri kent kimliği. Hani bunları tırnak olarak aklımızın bir kenarına koyarak bunlarla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Şimdi kentin geçmişi gerçekten galatlara kadar gidiyor ama. Aslında en büyük kentsel gelişim de bu cumhuriyet döneminde yaşandı. 1920 lerde otuz binlik bir Anadolu kasabası mı neyse, birdenbire şu anda dört milyon, yani yetmiş seksen yıl içinde dört milyon gibi bir nüfusa geldi dayandı. Tabi bu noktaya gelmesinde temel kavram başkent olması kentin. Ben bir d urum saptaması yapıyorum. Kentin bu gelişimini göz önüne aldığımız zaman ... bir kere o büyüme ciddi bir problem. Hangi kenti mesela bu kadar büyütecek...İstanbul da benzer problemleri yaşıyor. Örneğin Avrupa nın Amsterdam gibi bir kentinde 30 binden dört milyon gibi, kaçtır oranın .. yüzde .. bölersek ne ediyor. On bin.. neyse... birşeyler yaptılar.... o kentlerde kent kimliği dediğimiz şeyi ne kadar koruyabilirlerdi onu şey yapmak gerekiyor belki başkası adına bir şey yürütemiyoruz ama. Ama biliyoruz ki, batı kentlerinin çoğunda en azından kentin üst üste yığılması esnasında daha önce yapılanları hep koruyup ona eklenmeleri , halka halka gelişmesi gibi. Üst üste konumlanma.. eklemlenmek gibi bir tavır söz konusu. Ankara da kentin gelişimi böyle gelişmiyor. Yani biraz kale içindeki o korunmuş alanı göz ardı.. .ayırırsak, hep kent yenilenerek gelişiyor. Gerçi ben bunu hani bir yerde becerili kullanılırsa, fırsat olarak da kullanılabilir diye düşünüyorum ama, buradaki  problem, kentin nasıl bir otorite tarafından biçimlendirildiği konusunda yatıyor. Ben yakından şeyi izliyorum,. Pakistan büyükelçiliğini yapıyoruz da....projesini yapmıştık. Gidip geliyoruz. İzleme şansım var. İslamabad ta çünkü .. 1950-60 larda kurulmuş yeni bir kent projesi. Hani onunla Ankara yı kıyasladığım zaman mesela bir doğu kenti olarak Pakistan bizden daha başarılı gibi gözüküyor. Neden. Önce tüm kamu araziyi kamu mülkiyeti olarak ele alıyorlar, planlıyorlar. .... götürüyorlar. İmara açıyorlar. Şimdi buradaki modelle Ankara daki model başka türlü. Hatta İslamabad taki belediye karşılığı kurum da capital development authority yani başkent gelişim idaresi falan diye çevirebiliriz herhalde, hani bizdeki belediye kavramından sanırım bizden biraz daha fazla, kenti yeniden biçimlendirmek adına en azından kavramsal olarak daha yüklü bir ifadeyi barındırıyor. Şimdi şu anda mesela Ankara nın gelişimini düşünün hani sivil toplum otoritesinin en güçlü şeyi yerel yönetimler. Yerel yönetimler ne oranda kenti biçimlendiriyorlar. Bunu politik bir programla geliştiriyorlar mı. Ya da sosyal bir projenin parçası olarak mı yapıyorlar. Bu soruları sorduğumuz zaman ben evet diyemiyoruz. En azından ben diyemiyorum. Mesela bir örnek vereyim.Ankara nın son nazım planıydı ? değil mi , şu an kağıdın yarısı kapalı göremiyorum, 1995 ti değil mi son nazım plan, doksan planında mesela çok ilginç bir önerisi vardı bu planın, AtaTürk orman çiftliği işte gençlik parkı falan filan devam eden böyle bir akciğer projesi vardı. Mesela bu akciğer hikayesi çok doğruydu, çok enteresandı. Mesela o kaybedilmiş durumda. Bu anlamda bu kaybedilmiş şeylere baktığımızda bir sürü kentin çok önemli bir şey, kentin kimliğini oluşturacak bir takım şeyleri kaybettiğimizi görüyoruz. Acaba planlama yoluyla bir kent kimliği sağlanabilir mi gibi bir soru belki bir üst soru olarak karşımızda duruyor. Sağlanabilir ancak planlama doğal olarak üçüncü boyuttaki kalitesini belirlemiyor. Üçüncü boyuttaki kalitesini mimari belirlemeye başlıyor, oradaki yapıların bir araya gelişleri onların kullandığı mekan, mekanın getirdiği kimlik. Kimlik önemli. Bence buradaki problemin şeyini kimlik oluşturuyor. Örneğin su bu kimliğin aracı olabilir. Bir yeşil kimliği. Ki İslamabad ta öyle bir kentin kimliğinin elemanlarından biri olabilir. Veya New York gibi sonuna kadar rantın tepe tepe kullanıldığı bir... yapı silosu da bir kentin tam uçlarda olmasına karşın, kimliğini oluşturabilir. Bunların hangisi iyidir derseniz , hepimiz kendimize göre bence o iyidir bence o iyidir diyebiliriz. Mesela su kenti açısından İstanbul benzersiz bir örnek ise ne bilim New York bu tür bir yapılaşmayla oluşan bir kente benim bildiğim İslamabad ta bu yeşil kente ... ilginç. Şimdi Ankara böyle bir kent kimliğini nerde kaybetti galiba sorusu. Birisi planlama sürecinde kaybettiğimiz bir şey var. Bu hani şu ... belediyenin bir kent strüktürü yaratamayıp sadece bu strüktürün kentte bağımsız parseller üzerinde geliştiği düzen bence bunun birinci şeyi gibi gözüküyor. Sorumlularından biri gibi gözüküyor. Burada yalnız şeyi de bekleyemeyiz. Ben biraz kendi kendime sesli düşünüyorum, ne bilim bir Safranbolu gibi bir kimlik de bekleyemeyiz. Çünkü dünyadaki iletişimde çok hızlı. Bu iletişim tüm davranış biçimlerini değiştiriyor. Hatta  bunun içinde moda da bir parçası. Ankarayı ezin mesela şurası ellilerde, altmışlarda, yetmişlerde yapılmış belediyenin btb mimarlar odası Keçiören falan diye böyle kenti dönemsel olarak izlemeniz mümkün. Ama bunlar bir araya geldikleri zaman tümünün şikayet ettiği .... beklentimiz var ama bunun ne olduğun da bilemiyoruz tam

Da böyle somutlaştırmamız biraz zor...

Ses kadın- yo biraz biliyoruz, var zaten.

Ses Devam- yani bir kent kimliği yaratmakta neden başarısız kaldığımızı ama kabaca çerçevesi bu. Şimdi buradaki problem veya temel sorun hani bir modern kent biçimi içinde Keçiörende yapıldığı gibi btb kaplayacaksınız demeye de şeyimiz yok. hakkımız yok.  Doğal olarak herkes kendi kültürel becerisi çerçevesinde yapısını elde etmeye başlıyor. Fakat burada sorun onları oluşturan bir üst kimliğin galiba eksikliğinde sorun. Yani sadece Ankara nın kent kimliğinde değil ki bu. İstanbul da boğazın dışına çıktığın zaman da İstanbulu İstanbul yapan ortada pek fazla bir şey yok. Veya Anadolunun diğer kentlerine gidin , kentlerin arasında böyle çok da fazla bir kimliği oluşturan şey yok.... burada galiba problem, Türk toplumunun bir üst kültür olarak hani bir kentlere kendini yansıtamadığı izlenimindeyim ben. Dolayısıyla, bu  tartışma, yani tek başına mimarlar ne yapar ne yapamazı bir parça geçiyor yani. Planlama , kentin yönetimi, toplumun yönetimine kadar giden bazı süreçlerden de mecburen beslenmek zorunda kalıyor. O yüzden burada bize hani ... bir parça yarışmalar atölyesi gibi bir adı var galiba değil mi. Ama biz mimar olarak biz tek başına bu konumda nasıl yer alıyoruz. Tek yapı yaparak bunu dönüştürebilir miyiz. Dünyada bunun mesela örnekleri var. Çok net olarak bunu herkes biliyor. Bilbao efekti ? , hatta adı da öyle kaldı bilboa da kente yaptıkları yatırımın inanılmaz misli bir yatırım kente geliyor. Turizm olarak bilmem ne olarak . bunun dışında da yapı, çevresinde bir.. hani su yaratılan....taşın etrafında oluşturduğu halkalar gibi bir değişimin şeylerini yaratıyor .kentin etrafında orda bir yenilenme projeleri gerçekleşiyor. Bu tür yatırımlarla kentin içinde bazı şeyler yapılabilir. Ama ne yazık ki, bizim kentlerimizde bu  tür bir eylemi gerçekleştirecek bir otorite ya da kararlılık da gözükmüyor. Mesela benim yanımda özcan var bir konser salonu işte geçende kaç yıl oldu onbeş sene mi oldu, hala falan şimdi... böyle bir süreç içinde bazı sorunlar çözmek de aslında mimarın tek başına da Türkiye tabi şeyinde koşulları içinde yeterli olmuyor. Ben ilk aşama için sözlerimi burada bırakmak istiyorum. Belki devam ederiz diye düşünüyorum.

Ses- şimdi aslında mimarlar ne yapar diye şey yaptım da bir süre düşündüm. Aslında bazı şeyler de yapılabilir galiba. Örneğin geçen birisi anlattı. İstanbul da bir özel sektör bir metropolitan merkez gibi bir şey oluşturmuş. Siz bir yere öneri hazırlıyorsunuz , gidiyorsunuz bir yere oraya veriyorsunuz. Adam tanıtıyor. Gidiyor belediyeye , bak diyor böyle bir öneri var şuraya. Aklıma şey geldi, örneğin işte büyükşehir belediyesi şey arıyor. Sürekli belediye yapacak. Bir oraya götürüyor bir buraya götürüyor. Mimarlar böyle bir çalışma yapamaz mı? Mesela kentte... belediyenin ihtiyacı var demek ki bir şey olduğuna göre. İşte neresidir. Belediyenin yeri. Hatta hayal ürünü bazı projeler geliştirilebilir. Merkez oluşturulabilir. Bu tip kararları almasına yardımcı da olur. Biz toplum olarak şeye de alışkın değiliz. Batılılılar bunu çok yapıyor aslında. Mimarlar hayal ürünü şey yapıyor mesela. Diyor ki, mesela mal sahibini de hiç tanımıyor, şu köşede bir yer var, bir proje geliştiriyor, her şeyiyle gidiyor mal sahibine diyor ki, yahu ben senin buraya şöyle bir şey öneriyorum, ne dersin. Adamın da hoşuna gidiyor. Ya ne güzel deyip. Bir takım projeler de böyle başlıyor aslında......(bandın sonu)

..... devam.. .yani bu kentsel ölçekte de çoğaltılabilir. Sadece yapı ölçeğinde değil. İşte atıyorum, bilmem ne bölgesi neresi olabilir. Ya da bizim... tartıştığımız Eskişehir yolu nasıl olmalı gibi. Bu belediyelere bırakılmamalı diye düşünüyorum. Çünkü belediyelerin zaten şeyi de perspektifi de bu kadar ileriye yönelik değil. Böyle acaba somut şeyler geliştirilerek hem belediyeler etkilenebilir ... benim şey yaptığım batı ülkelerinde bu tip şeyler mesela belediyelerden bağımsız çalışıyor. Yani kent nasıl gelişmeli diye sürekli öneriler geliyor. Şurda şu yapılabilir. Burada bu yapılırsa etrafı şöyle şekillenir. Bir başka işte Paris te bir takım şeyler var. Onlar hep böyle ilginç fikirlerle oluşmuş şeyler. Tabi bununla birlikte finansman modelleri de geliştirilebilir. Bakıyoruz CSO yapılamıyor on yıldır. Ama dünyanın hiç bir yerinde de devlet oturup salon yapmıyor. Yani başka bir yolu olmalı bunun ve bunu topluma tanıtmalı bu doğrultuda diye düşünüyorum. Yani toplumun katkısını sağlamaya yönelik.... Amerika yapmıyor böyle bir şeyi benim okuduğum kadarıyla. Bir takım vakıflar oluşuyor. Ha onlara bir takım teşvikler uyguluyor işte… seni şeyden muaf tutarım diyor, vergiden. Vergilerini düşürürüm diyor. İlk desteği sağlıyor ya da ilk ateşlemesini yapıyor. Gerisini sivil toplum örgütleri ya da vakıflar falan yönlendiriyor. Toplumun kendi inisiyatifi yönlendiriyor yani. Bizim en büyük handikaplarımızdan biri de o galiba. Yani her şeyi devletten bekliyor olmak…

ses- ama bir Amerika sadece…

ses devam- ama her şeyi bilmiyorum mesela Almanya ya da İngiltere de nasıl oluyor tam bilmiyorum. Berlin filarmonu gelişimi çok farklı. İkinci dünya savaşı sonrası batı Berlin de salon kalmamış.

Ses- benim dediğimi unutuyorsun. Orda zaten konser salonuna kültürel bir talep var. Türkiye de konser salonuna kültürel bir talep yok ki.

Ses kadın- ben bu noktada bir şey ilave etmek istiyordum. Aslında o model biliniyor özcan. Böyle bir model var. Vakıflar toparlanıyor ve boş bulunan kent topraklarında bir sürü cami yapılıyor. Bu model var.

Ses kadın- ihtiyaç duyduklarını yapıyor.

Ses k- ihtiyaç da değil. Onu da tartışalım. Bakın ismini koymayalım ama , senin söylediğin model gibi buraya böyle yapılsa nasıl olur.. daha düşünmüyorlar. Önce tek kubbe başlayıp , sonra iki kubbe üç kubbe… aslında sürdürülebilir de yapıyorlar. Yöntem olarak bunun şeysi bu kitapçası bu. büyüyebilir, sürdürülebilir işte renklenebilir. İşte ne bilim işlenebilir ne derseniz deyin. Yani bu yapılıyor. Yapılmayan, yeni bir model değil model. Ama bu olayı işleten şeylerin altı çok farklı, yani o mekanı oluştururken, meklektaşlarımız bunlarla uğraşıyorsa bile hiç proje parası talep etmiyorlar. Yatırımın dışında, benim gördüğüm. Her mahallede oluşuyor. Hatta üst gelir seviyesine hitap eden büyük blokların altında da var. O Çankaya mahallesi, dikmen falan üç dört tane mescit açıldı. Caminin dışında mescitler açılabiliyor falan. Yani dönüşüm modelleri bazı yapılar için çok hızla… ben tesadüfen Keçiören tarafını gören bir yerde oturuyorum, önümde.. şimdi açık… bir iki okul yapısının dışında. Mesela onlar çok değişti. Bu temel eğitimler. Onları da tanımlamak artık giderek zorlaşıyor. Baktığım zaman Keçiören e yeşil bin8a ışıkları falan.. burası bursa mıydı…. O semt kimliğinde….İstanbul un bir tarafı mıydı.. yani gece gör. Bir an .. bulunduğumuz mekan.. artık oraya baktığında , yanan minare ışıklarından gece görüntüde.. ha burası neresi olabiliri ben fotoğraf çekip de dağıtsam bulunduğum yerden, bayağı tartışma çıkarabilirim. Bayağı olabilir. Kent kimliği derken onu söyledim. Mutlaka böyle bir etiket, nebilim şey getirmek durumunda değiliz de. o model ve onu işleten şeyler de var. Ama onu mimarlık olarak tek binada neler, ne kadar yaparız bilemiyorum.

Ses- şimdi kent kimliğimiz var da bu iyi bir kimlik mi.

Ses k- yani bunu beğenmiyorum açıkçası.

Ses- birileri yapıyor diyorsunuz. Bizim rolümüz ne. Kişi olarak sivil toplum örgütü olarak. Biz ne yapıyoruz ki, tamam onlar bir şeyler yapıyorlar…. Söylemeye çalıştığım o.

Ses k- doğru doğru anlıyorum. Haklısın.

Ses devam.. karınca kararınca…

Ses k- bu işliyor ben onu dedim.

Ses- işliyor. Çünkü ..

Ses- özcan ın bıraktığı yerden devam edersem. Aslında kent dönüşümler iki yoldan oluyor. Bir belediyeler bir de siyasi otorite tarafından .verilmiş kararlarla. Belediyelerin gelişimini izliyoruz. Ömer beyin de anlattığı gibi, parselasyon, gecekonduların apartmanlaşması bir konsepti kentin kimliğini değiştirecek, dönüştürecek   yahut ta kimliğini zenginleştirecek bir etki yapmıyor. Siyasi otoritenin verdiği kararlarla yapılan büyük dönüş projeleri, hava alanları , konser salonları, AKM alanları kale, burada adları sayılan diğer alanlar. Bunlar da aslında bence önemli konu… bu tür yatırımlar ve girişimler siyasetçilerin politika yapma araçları olara kullanılıyor. O politikacı o siyaseti o gün için yalnızca o gün için, yapmak adına onun için bir girişimde bulunuyor. Ama ilerisi için bir fizibilite çalışması, gelişim planları, bunun etki alanları üzerinde kentsel bir çalışma yapılmadığı için, bunlar o siyasetçi gittiği anda zaten bitiyor. Örneğin bunun için bir çok örnek verebiliriz. Biz içinde olduğumuz için konser salonu diyebiliriz. Hikayesi seksenlerde başlar. Düşünün seksenlerde olmamış belki genç arkadaşlarımız belki o dönemde doğdular. Onun hikayesiyle uğraşıyorlar. Ama siyasetçilerin oyuncağı olduğu sürece bunlara bir çözüm bulmamızın mümkün olduğunu zannetmiyorum. Bunları koyuyoruz ama Tülin hamının söylediği bir ideoloji va, gözüken. İdeolojik olarak insanlar bir yere damga vurmak istiyorlarsa….bu eğitimde de böyle… eğer izliyorsanız üniversite sınav sonuçlarını , sağ yönde radikal olarak değişiklik yapmak isteyen kişilerin, okullarından çıkan öğrencilerin başarı yüzdeleri çok daha yüksek. Çünkü hedefini koymuş adam. Ama cumhuriyete inanan AtaTürkçü kesim hiçbir zaman elini cebine sokuyor. Ne kalemini oynatıyor maalesef. Hep bir yerden beklemek. Ama oturup konuşuyoruz. Hep konuşuyoruz. Ama biz bir şey yapalım dediğimizde yapmıyoruz. Örneğin bunu eğitim için söylersek bugün herkes biliyor ki, Ankara da Türkiye de her yerde herkesin gözükmez şekilde eğitime, çocuklarının tek başına eğitimine harcadıkları miktarları ortaya koysalar bunu AtaTürkçü cumhuriyetçi görüşe sahip olanlar kendi arasında yapsalar bugün Türkiye herhalde büyük patlamalar yapabilecek düzeye gelirdi. Ama maalesef biz kendi içimizde konuşuyoruz, odalar için de bu böyle,  dernekler için de vakıflar için de bu böyle. Hep başkalarından merkezi otoriteden bekleyip, eleştirmekle kalıyoruz. Eğer biz oda olarak bir şeyler yapacaksak, bunu kamuoyu yaratmakla başlamak üzere, pratik olarak ve bilfiil bir şeyler yapmalıyız, ne yapmalıyız önce onu bulmalıyız. Yoksa tespitleri yapabiliriz. Koyabiliriz. Ama sonuç gene şey olur..

Ses- tespitleri yapmasak da…

Ses k- tamam tespitleri yapıp…. Şimdi bizim toplum olarak bir hastalığımız var. Örneğin bir yerin bir yönetimi. O dediğiniz ? bütün tarihini ve arşivini kendisiyle yazılacağını bahseder. Halbuki onun daha öncesinde yapılmışlar var. O tespitler o zaman da yapılmıştı. Onun arkasından bir plan içinde götürmek olmadığından herkes yeniden bir plan yapar, yeniden bir tespit ve arkasından… ama zaten ömür yetmez ilerisini getirmeye. Biz bu alışkanlıklarımızdan aslında vaz geçmiş zorundayız…

Ses- ama bir şey var. Aslında politikacı da siyasi otorite hakikaten bunu şov yapmak zorunda. Hakikaten dünyada böyle oluyor bu iş.. ama hiç olmazsa doğru yönde bunu kanalize etmek. Ben şuna çok şahit oldum ve hissettim. Bir bakana gidiyorsunuz, adam kıvranıyor, bir şeyler yapmak istiyor. Bürokrasi yeterli değil. Çökmüş. Bir şey organize etmek istiyor, edemiyor. İnanın önüne bir proje götürseniz o adam havada atlıyacaktır. Ama yapamıyoruz, yok. toplumda…. Sonu gelecek şekilde proje deyince çizilmiş bir projeyi kast etmiyorum…

Ses-- burada bir şey var. Şimdi selva nın dediği de göz önüne aldığımız zaman. Türk toplumunun şu anda hakim kesiminin beklentileriyle aydın kesim diyelim bizlerinki çatışmıyor ki…

S es- yoo niye, çakıştırabiliriz hasan. Tülin hanımın söylediği soyut olarak söylediği doğru.

Ses- Tülin- somut , soyut değil.

Ses- şu anlamda soyut. Yön olarak doğru bir şey. Belki sonuç olarak doğru değil..

Ses- argüman işliyor yani. Bunu tartışamayız.

Ses- işliyor , o işlerliği biz alıp, toplumun başka.. yani cami de yapabiliriz biz. Yani orayı camiyi saptırılmış şeyinden çıkartıp hakikaten toplumsal bir şeye dönüştürebiliriz.

Sesa k- belirli bir standart şeyine gireceğiz tabi.

Ses- kültür sosyal aktivite alanlarına dönüştürmek mümkün bunları. Bir takım hastalıklarımız var toplum olarak. Mesela olmuşken büyüğü olsun. Hastalığı. Yani adam gidiyorsunuz köye, bin kişilik cami var. Köyün nüfusu iki yüz kişi. Yahut gidiyorsunuz, kültür merkezi yapılıyor, adam.. bakıyorsunuz,  kent kullanmıyor zaten. Bin kişilik 800 kişilik salın yapılıyor. Biz iki yüz kişilik salon yapalım, yanına şeylerini koyalım , burayı önce işletelim şeyleri yok. gidin bir sürü yerde atıl o kadar çok yatırım var ki. Bunlar çok önemli konular aslında. Bizim yönlendireceğimiz, katkı koyabileceğimiz, yönlendirmesek bile. Ama bunları somut olarak ortaya koymak lazım. Diye düşünüyorum.

Ses- şimdi konu Ankara şubesinin yaptığı bu kapsamlı projede konu bir yerde de böyle altını çok kalın şeyle çizdiği kalemle çizdiği başkent olması.  Başka bir yerde başka şeyleri tartışabiliriz ama Ankara başkent yani. O zaman galiba iyi bir analiz gerekiyor. Türkiye nin başkentinde en az neler olmalı. Gibi bir şey var. Bir şey de bu. veya neler … işte belirli bir standart çünkü ondan sonrasını çıkartabilmek…. Yani verdiği cami halinde belki nüfusa camiyi oranlarsanız işte dini yapılar diyelim ismine , direk cami demeyelim, işte böyle bir şey geliyor. Şimdi yapılıyor yapılmıyordan başka yere girecem. Atlayarak gidiyoruz ama bir yerde de yarışmalar çalışıyor dediğiniz için, şimdi benim iki dosyam var. Ve ikisi de şubemizin bütün detaylarıyla arşivinde olması gereken, bilgilenmesi gereken iki tane konum var. Bir tanesi Ankara kalesi , hiç açmıyorum hala devam ediyor. Siz on beş yıl dediniz benimki 18 e giriyor. Yaşta biraz daha şey… büyük bir proje o. Ondan hemen iki yaş küçük bir başka proje hipodrum projesi var. Şimdi hipodrum mesela Ankara başkent olduğu yıllarda bir hipodruma sahipken , bir on yıl onbeş yıl hipodrumsuz bir başkent, Avrupa başkenti olarak söylüyorum, Avrupadaki başkentlerde hipodrum olmadan olmuyor. Mesela en az bilinen şey. Hepimiz böyle okul, efendim şu bu falan ticaret şu bu. onları hemen biliyoruz ama hipodrum olmadan olmuyor. Bir başkentin bir özelliği de bu. ve o proje hasbelkader benim yürüttüğüm bir proje, ve o proje hikayesi de odamızın bütün bilgileri içinde, şimdi de işte AtaTürk orman çiftliği arazisi üzerinde, başka bir yerde, onu da tarım bakanlığımızın onun da başka sıkıntıları var. Gerçekleşenlerin de aşka problemleri var. Ben mimar olarak söylediğim zaman , mimar olarak bakarsam aynı şeyleri söyleyeceğim. Ama kentli olarak baktığında da onun ayrı söylemleri var. Bunun içind ehem meslek adamı olarak kendi doğrularımı ortaya koydum. Hala doğruluğuna inanıyorum. Yer seçiminde sıkıntı yaşadığım için idareyle aramı açtım. AtaTürk orman çiftliği sahasında arazisinde parçalanıyor zaten. O tek kalan mülkiyetin parçalanmaması.. ordan bozulan ilişkin.. işin sonunda p roje sahipliğini unutturur noktaya geldi. Hiçbir şey yapamıyorum. Hala telifini falan … bazı arkadaşlarımız bana tebrik kartları yolluyor. Bu da böyle bir süreç. Bireysel somut örneklerde şunları görebiliriz. Kentlilik bilinci olmayan bir yerde biz bir de başkent kimliği oluşturmaya çalışıyoruz. Kentlilik bilinci ayrı bir şey. Bir de başkent bilinci var. E biz de kaçıncı cumhuriyet nesliyiz. Aslında kentli olarak … biz daha kentli de sayılmıyoruz sosyologları göre. Üç nesil…..  Biz kentli bile değiliz hiç birimiz.  Onun için…. O bir değişiklik

Ses- .. bir başkentlik meselesi bir de Avrupa birliğinin …. … … …… (kayıt hatası on dakika kadar ses bozuk)……..

Ses- … bunların yavaş yavaş açılmasıyla bize öğrettiği taraf şu oldu bunun. Bu heyecanın yükseldiği kritik noktaları sıkı sıkı tutup onların üzerinden yan unsurları geliştirmek gerekir diye düşündük. Bu gün de onu konuşuyorduk mesela. Mevcudun ötesine geçebilmenin tek yolu da bu diye düşünüyoruz. Çünkü mevcut da bizi tıkıyan en önemli şey hayal sahiplerinin yalnız kalması , sürekli her zaman yalnız kalması. Hep böyle yurt dışında sürekli şekillerde yapılmış ve çok yapılması mümkün değilmiş gibi gözüken

projelere baktığımda şunu görüyorum. Yani bunu yapanı anladım da , yaptıran kim acaba. Soru hep orada bittiği için hayal sahiplerinin yalnız kalması dediğimiz durumu aşabilmemiz için aslında bizim hayallere ortaklar sizin ortak dediğinize vizyonun ötesinde parçacık hayallere bile ortaklar bulmamız gerekiyor. Su mesela örneğin üzerinden gidiyorum, gerçekçi değiliz o noktada. Bizim çalışmamızın başlangıcında öyle bir şey değil. Kesinlikle gerçekçi değiliz. En azından çıkış noktasında. Mesela bugün konuşuyorduk işte, sizin söylediğiniz de tam onun üzerine geldi. Ankara nın yeraltında olanlar dahil bütün sularını gösteren bir harita yapıp bunu insanların önüne atalım. Mesela bu çalışmanın varacağı biz mayıs ayında bülten konusu bu 2020 Ankara projesi mesela orda insanların önü atalım bunu. Ve bunun hayali üzerinde onların boğuşmasına kendileriyle en azından başkalarıyla olmasa ...ve buna bir yerinden eklenmeye yol açalım diye. Bu da aslında, hani sizin çok programatik bir yaklaşımınız yok burada. Daha çok böyle bir ağ gibi. internetteki web gibi , d okunan yerde herkes buna katılsın şeklinde böyle bir örgütlenme önerimiz de var ayrıca bunun içinde. Ondan sonra kendi programatiğini oluşturacaktır büyük ihtimalle ama. Biz buna mümkün olduğu kadar herkes dokunduğu ve o hayalle birleştiği yerden katılsın diye düşündük. O noktada mesela sizin suyla ilgili şeyden başlamıştım, işte mesela bizim aslında İmrahor vadisi ve gölbaşı çevresiyle ilgili devam eden bir projemiz var. Siz de mesela kavaklıderemle beraber orda görüşüyoruz. Aynı şekilde başkentle ilgili olarak o kimliğin üzerinde de bir anlamda duran Kızılay merkezi çevresiyle ilgili de bir proje var ama bu daha çok bir kent merkezi üzerine yürüyen bir proje. Ama bunların bile ötesinde aslında arayışında olduğumuz şey, küçük bir kaldırımdan aynı dediğimiz gibi işte tem yolunun Ankaraya etkisine kadar, varolan bütün o Ankara dünyasını önce bir defa herkesin kendini ekleyebilecek kavramlara dönüştürerek, cço6k basit kavramlara dönüştürerek, yani uzun uzun açıklanmış şeylere değil de o hayallerin parçacıklarına dönüştürerek insanların önüne atmak olacak. Bunun için de aslında sizden dönüp dönüp hep bir şeyler isteyeceğiz. Her seferinde böyle toplantılarla değil de, sorularla başka şekillerde dönüp dönüp başka şeyler isteyeceğiz. Bu anlamda da sizin şu ana kadar söylediklerinizin hepsi şöyle bir ortak noktaya temas ediyor. Bizim  o hayaller noktasında yalnız kalmamız, zihinsel faaliyetin hayal kurmak konusunda artık durduğunu gösteriyor. Herkesin kendi içinde var. Bir masanın etrafına koyduğunuz zaman yavaşça heyecanla birlikte yükseliyor, ama hiç kimse kendiliğinden çıkıp da, sizin dediğiniz gibi, mesela şuraya bir proje olsa ne güzel olur deyip, koltuğunun altına alıp hiçbir yere gitmiyor. Bizim aslında bu çalışma ile yapmaya çalıştığımız temel şeylerden biri bunu tetiklemek. Öyle ya da böyle. Hayali kuran mimar olsun, sosyolog olsun. Biyolog olsun arkeolog olsun. Kim olursa olsun tetiklemek. Bunu yakın çevremizden başladık. İşte odamızdan, üyelerimizden komşu o dalardan falan. Ama temel amaç bunu tetiklemek. O yüzden şu ana kadar konuştuğunuz bütün parçalar çerçevesinde , aslında sizden biraz da tetiklenebilecek kavramsal alanlarla ilgili şeyler de bekliyoruz. Mesela kültürel durunla ilgili bazı şeyler söylediniz. Su , başkent , kimlik ortaya çıktı. bizimki daha çok böyle bir sahipsiz hayaller fabrikası gibi. henüz işverenimiz yok. yani bulamadık onu. Ortaya atınca ortak arayacağız sadece. Tespitlerimiz var. Geçmişte dediğiniz gibi , metin erksan ın o konuda bir lafı var, demin siz

söylemiştiniz sanırım, geçmişte zaten bunlar var, tespitler yapılmış diye, metin erksan Türkiye dünyayı dün kuruldu zanneden insanlarla dolu diyor. Yani dün kurulmuş onlar da gelmiş ilkel şeyi keşfetmişler böyle, diyerek kendinden dem vurarak anlattığı çok uzun ve güzel bir konuşması var. Oysa ki bu tespitlerin çoğu var. Önemli olan bizim bunları derlememiz. Ama hayaller kişisel. Herkesin kendi içinde var. Onları kolektifleştirmek  mümkün değil. Ancak ortaklaştırmak mümkün. Yani bir hayali ortaya attığınızda onun yavaş yavaş çevresinde ortaklar bularak diğerlerin önüne geçmesi yükselmesi mümkün diye düşünüyoruz bir anlamda. Bu anlamda da mesela sizin ortaya attığınız hayallerden bazıları, mesela  direk çarpıcı olanlar var aralarında, mesela bilbao gibi bir efekt merkezi oluşturmak ya da işte trans filopun ? rail road ? gibi kentin  erleriin yavaş __________________________________________________________________________________bir yerine bu bir şekilde gelecek . bunun tartışmasını şimdiden başlatalım. Yani bir yere böyle bir nesne gelip oturacak ve Fransa da geldiği yerlerdeki etkileri de belli, mesela Avrupa da da ilerliyor öyle gibi. ya da işte sularla ilgili açmaya başlamak gibi. açılacak yerlerin önerilerini getirelim. Açılabilirliği olanları gibi. bunları ortaya atmak, böyle bir çerçevede gitmek istiyoruz. O yüzden de mesela sizin söylediklerinizde genel çok verimli bir d urum ortaya çıktı. aslında projelerle ilgili olarak dönüp size bilgi belge de soracağız. Bu onbeş onsekiz on üç on falan böyle hiç gündeme gelmeyenler, mesela kent girişleri gibi. hiç sözü edilmeyip de başka yerlere doğru kaydırılanlar. Havaalanı gibi. Şu anda gölbaşı tarafında otuzuncu kilometrede fizibilite çalışmaları yapılıyor. Oraya almayı düşünüyorlar. Yapıldığı anda terk edilmiş durumda. Sadece proje olarak kalanlar. Hepsini gündeme getirmek için , bunları da bültenin içinde daha sonraki konularda, şeye, konu başlıkları haline getirmeyi de düşünüyoruz. Ben bu anlamda bir genel toparlama olsun diye bunları söylemek istedim. Onun dışında gene aynen devam edebiliriz.

Ses- .. genel kurul da.. isterseniz hep böyle .. geçer. Yalnız kendi bahçemizi düzeltelim, ekelim, biçelim. Yani çok şey yapacak konulara. Yani onların içine bir başka , şapkamızdan rolümüzde katılırız ama acaba meslek çerçevesinde ne yapabiliriz gibilerden ve önerilerin doğrusunu isterseniz, hafif naif, belki şeyden kaçabilir ama  … benim mesela şöyle bir sıkıntım var. Bir sürü proje üretiliyor ve bunlar yüzde doksan dokuz oranında ölüyorlar. Bunların dikili taşları bile vyok. Anıları bile yok. sizin projeniz kimlerle yarıştı. Ne oldu. Nasıl bir şey sonucu geldi. Bir başka proje ne oldu. Hep böyle bir birincisi …. Ki belediyede onları bile bazen bulamayabilirsiniz. Böyle bir şey oluyor, kayboluyor. Yani bu mesleğin o  dediğiniz hayalleri zaten bir ara doğuyorlar. Prematüre bilmem ne nasıl oluyorsa. Sonra da ölüyorlar. Şimdi biz bunları ya bir küvete koyalım, bir şey yapalım, ya bir şekilde insanların ulaşabileceği bir şeye koyalım. Yani bu .. bir sürü denetim içinde var.. mekanizması nasıl çalışıyor, niye o zaman o seçildi d e, bu seçilmedi. Bu hayal niye kadük kaldı. Gibilerden de şeyler olabilir. Bunlar konsültasyon ya… sağlayabilecek ortamlar şey yapılabilir. Yani bunlar biraz meslek çerçevesi içinde kalır ama bunun dışında şeyden de bir başka ilgilisi kentli ona benzer sivil anlayışı olan insanların da ulaşabileceği bir şekil.. bu nendir bunu bilmiyorum ama… basın mıdır… yoksa o internet ortamında mıdır, ama bunun bir şeyinin atılması lazım. Herkesin yaptığı projelerin kaybolmaması bir şeylerde kalması. Benim şöyle şeylerim var. Hakikaten gözlerim şaştı, şeye gittik, arkadaşım var. Valori yi araştırıyordu işte hasbelkader onunla beraber Fransa ya gittik, bir şekilde şeyi bulduk. Bozard ı okuyor. Adamın karneleri ? elimizde, projeleri elimizde yani adamın öğrencilik projeleri var. Hiç şeye çıkmak üzere yapılmamış projeler.l ama bizim burada ziyan oluyorlar. Bunların bir şeyini toplamak lazım.

Ses- yakın zaman içinde hepinize yarışmacılar kapsamında olduğu için biraz da öyle bir şeyi var. Hepinize tek tek başvuracağız. Şu anda biz yarışmalar envanterini, daha önce yapılmış olan bir çalışmayla birleştirerek envanterin çok büyük bir kısmını elde etmiş durumdayız. Elimizde belge olarak var. Ama burada sadece isimler var. Size tek tek başvurarak bu isimlerin karşılığında odanın kütüphanesinde eksik olan belgeleri isteyeceğiz. Bu konuda.. siz söylediniz…

Ses- siz de öyle sanıyorsunuz ki, sizde bunun bir kopyası var, onu şeye veriyorsunuz. Hayır onu daha fırından çıkar çıkmaz, yanmış yanmamıştır. Verirsiniz sonra da bir daha ordan bazen alırsınız bazen alamazsınız, orda kaybolur gider.

Ses- ama bildiklerim(n)izi alacağız.

Ses- yani pek çok insanda kalmamış da olabilir onu bilmiyorum.sonra da bir daha ordan bazen alırsınız bazen alamazsınız, orda kaybolur gider. . eleri isteyeceğiz. büyük bir kısmını elde etmi

Ses- şimdi ben o zaman bir şey ilave edeyim. Biz Ankara şehir plancıları odası olarak bir komisyon kurduk. Biz de Ankaradaki , aslında Türkiyeyi amaçlıyoruz ama, önce Ankara da  yapalım dedik, Ankara daki iyi uygulamaları derlemeye çalışıyoruz. Yani bugüne kadar şehircilik uygulaması açısından iyi uygulamalar nelerdir. İyi uygulamalardan ne dersler çıkarttık. Yani öğrenilen dersler nelerdir. Bu bir şekilde bizim şehircilik camiasının bir şeyi belleği olacak. Kötü uygulamalarla başlamadık çünkü çok fazla. Onun için iyi uygulamaları toparlayalım ki bir birikim olsun. O açıdan yarışmalar açısından yapmakta olduğumuz şey de tabi çok önemli.

Ses- hemen onu arada söyleyeyim. Biz şu anda, hemen çeşitli defalar, sadece sizlere değil, bütün mimarlık ortamına Ankaradaki mimarlık ortamına yarışmalar tezler ve mimarlar odası ve mimarlık la ilgili yayınlar konusunda birkaç defa döneceğiz. Bu tip çağrılara hazır olun. Şu anda kütüphaneyi ulusal mimarlık bilgi belge merkezine çeviren ayrı bir projemiz var. Bu proje kapsamında tüm mimarlar odası yayınları sadece Ankara şubesinin değil, bizim kontrolümüzde giden bir proje. Ankara şubesi olarak yürütüyoruz ama bütün Türkiye deki mimarlar odası birimlerinin hem süreli hem süresiz envanteri çıkmış durumda. gelecek aydan itibaren ekkilerini tamamlamaya çalışıyoruz. aynı şekilde bütün yarışmalarının 1928-32  öyle bir tarihten başlayarak envanteri çıkmış durumda zaten 96 da yapılmış bir çalışma vardı üstünü eksikliklerini tamamladık, dönüp istemeye başlayacağız. jürilerine mesela ismi yazılı, karşılığında altı kere jüri oniki kere ödül şeklinde listeleri çıktığında dönüp listemiz budur, eksiklerimiz budur, sizden istiyoruz diyeceğiz. yine Ankara kaynakçası derleme konusunda elimizde büyük şehir belediyesinin yaptığı Ankara kent bibliyografyası var, eksikleri ve bize daha çok batan tarafın üzerine giderek onu kendi adımıza bir Ankara kaynakçası na dönüştürmek de bu projenin kapsamında. Ben bunlardan hiç bahsetmiyorum yani arkadaşlar hiç birimiz bunları söylemiyoruz. çünkü bunların hepsi bize göre zaten rutin olarak yürümesi gereken çalışmalar. o anlamda yoksa esas şey bunların üzerine bunların yanlarına yenilerinin eklenmesi a. o yüzden hani siz söylediniz hazır anlamında söylemedim de birden .. doğum için söyledim onu yapıyoruz diye.

ses- belki bir yerinden ilgi... yenimahalle belediyesinin bir uygulaması başladı. bundan iki üç sene önce. çay yolu Batıkent ve gazi mahallesi üç semtte semt belediye birimleri kuruldu. ve bu belediye biriminin üzerine de bir danışma kurul inşa ettiler. ve bu kurul o bölgede , ben kendim orda olduğu iüçin size ordan örnek veriyorum, çay yolunda oturan şehir plancıları odasının bir temsilcisi, Ankara mimarlar odasının çay yolunda oturan bir hatta iki temsilcisi , peyzaj mimarları , inşaat mühendisleri veterinerler odası, tabipler odası Ankara barosu muhtarlar o bölgedeki muhtarlar, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, okul aile birliği semt güzelleştirme derneklerinin temsilcileri, birde her mahalledeki bulunan sitelerin yılda bir kere yaptıkları seçimle seçmiş oldukları temsilcilerden oluşan bir proje. bir anlamda .. belediye meclisi bu oranın sorunlarıyla ilgileniyor. bu Ankara ölçeğinde değil ama semt ölçeğinde yapılan bir uygulamadır. dolayısıyla bu üç senelik pratik içinde benim izlediğim şu oldu. bir kere sahiplenme meselesi, yani biz sahip kimdir diyoruz ya. sahiplik meselesi ortaya çıkıyor. ve belediyenin gözünde de yeni bir kurum ortaya çıkıyor. yani sözü dinlenen bir su yenilemesi diye bir şey örnek, nevi şahsına münhasır. bu en ufak, yani kaldırımdaki bilmem ne sorunundan, trafik kazalarına ya da gelecekteki çevredeki arkeolojik eserlerin korunmasından yeni yapılan binaların eleştirisine kadar görüş belirtiyor. gelecekte şunu istiyoruz, bunu istiyoruz, yani küçük hayaller dediğiniz için anlatıyorum size. bu benim için önemli bir ey, bence benim mesleki açıdan bakıyorum. önemli bir yeşerme, yani toplumsal tartışma birlikte karar verme, gelecekle ilgili endişeleri paylaşma konusunda önemli bir şey. şeydekini bilmiyorum doğrusu, Batıkentteki semt birimleri nasıl çalışıyor.

Ses- Batıkentteki çok verimli değil. Çayyolundaki esas verimli

ses devam şimdi bunların çoğaltılması esas olarak önemli bir şey. yani yerelleşme kavramı açısından düşünüyorum. burada işte bir anlamda ortaklar ortaya çıkıyor. yani ama yerel. kendi yaşadığı çevreyle ilgili tartışmalar yapıyor. işte diyelim arabalar ışıklarını yaksın. ışıklarını yakınca yüzde beş azalıyor trafik kazaları gibi. işte şu olsun, bu olsun. yani yaşanabilir  bir çevreye doğru gidişti önemli bir araç. bunu belki çankaya belediyesi zorlanabilir. yani çankaya da çeşitli mekansal birimlerde bu türden.. etkilemeye zorlanabilir. yani diğer belediyelerde bilmiyorum olur mu olmaz mı ama Ankaranın sahiplenmesi bakımından bunlar önemli şeyler.bunlardan ortaya çıkan belki deneyimler Ankaraya taşınabilir mi, onu bilemiyorum. ama insanların çevreye karşı duyarlılığının artması bilinçlenmesi bakımından da önemli gelişmeler diye düşünüyorum. yani odalar açısından bu türden bir açılım yani Ankara kurultayı bir ara yapılıyordu nasıl yapılıyordu herkes biliyor onu ama. geleceğe dönük bakarsak, bu tür tartışma platformlarının  oluşturulması baskı yapılar.... çankaya belediyesi biraz ayağını sürüyor bu tür konularda...

ses- evet çok hevesli değil. biz de mesela o açıdan , demin de söylediğim gibi, böyle genel bir modelle tarafları toplamanın yerine, ilişkilenme noktaları çıktıkça  hiç durmadan ilişkilenmeyi tercih ediyoruz. mesela o şekilde kavaklıderem le şehir plancıları odasıyla bir sürü ilişkilerimiz var. ama bunu önceden talipli değil de ilişkilenme alanı ortaya çıktığı anda her türlü desteği verip her türlü ilişkiyi kuracak şekilde girmeyi tercih ediyoruz. yoksa öbür türlü , tarifli, baştan tarafları koyarak yapılacak bazı taraflar .. düşünce anlamsız oluyor konu. yani mümkün olduğunca bir nesne ortaya çıktığında iki taraf bir araya geliyor mu gelmiyor mu ona bakıyoruz. o anlamda mesela çankaya belediyesi de çok hevesli değil böyle bir şeye. o yüzden alttan alta dürtmeyi tercih ediyoruz.

Ses- benim öyle bir kişisel takıntım var. belki yaya olduğumdan. bu özellikle çankaya belediyesi.. o iki tane şey, o iki tane alevi diyeyim bari. Bir tanesi şoförler odası bir tanesi de çankaya belediyesi. her kaldırımın önüne şoför şeyleri dikiyor. bir başka şey bankamatları, bir başka şey büfeler . yani çok yapıcı bir şey. bunun için her türlü şeye, toplantıya yürüyüşe şuna buna. yani tek başıma yürüyorum, sağa sola bağırıyorum bir şeyler yapıyorum. ama onun ötesinde.hayatımızın ufak şeyleriyle ilgili yerlere çok takılıyorum. hakikaten yürüdüğümüz bir alan olamıyor. mesela şöyle şeyler oluyor. Bilmiyorum bu sıra farkına vardınız mı. isveç elçiliği şey eskiden .. arkadaki meşeleri falan görüyorduk. şimdi biraz duyarlı davranıp polikarbon koydular. yani hangi şeylerle... hepsi giderekten giderek kapatıyor.böyle bir şeylerin içinde kalıyoruz. mesela Eskişehir yolundaki bütün kamu kuruluşları hepsi kendi demir parmaklıklarını diktiler. onun içinde neylen geçerseniz geçin bir şeyden geçiyor muşsunuz gibi. ne bilim idam şeyine giden o dar koridor gibi bir şeyler oldu. böyle bir sürü ufak tefek şeylerde var. Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. biraz daha gönüllü ve sivil toplum çerçevesinde mi olur yoksa bu cins bir oda mı .. oralarda da bir şeyler var. Bir ara çok şey yaptım. sonra da aniden.....mesela u güven park için yapılan eylem bir şey değil.bir sürü insanı amaçlar etrafında toplamıştır.yani gece nöbetleri şunlar bunlar. öylesine bir şey oldu. hadi diyelim birinci şey salvoyla atlatıldı. ama ondan sonra damın teki tayini çıkartıyorum dediği zaman işte bütün gerekçeleri , biraz da o ideolojik yakınlıktan dolayı hepimiz  unuttuk gittik. şimdi orada zaten iki de bir birisi oranın altını düzenliyor bir şeyler yapıyor. Yani bizim şeyimizden çıktı. niye o kadar gürültü ettik, savaş verdik. eğer kullanabilir diye bakıyorsanız. onun altına her iki senede bir bir şey yapıyorlar. birisi taşını değiştiriyor bir başka şeyler getiriyor. inanılmaz derecede kötü bir şekilde .. bizim ordan neredeyse geçmemizi bile istemez durumda. çünkü hakikaten çok çirkin bir şeyler yapılı... (bandın sonu)

(ikinci bant)

.... o noktalar çirkinlikler ya da olumsuzlar yönünde , o çerçevede neler toplanabilir. Yani bir anketle mi olur. Ben sorulmuş ve cevap vermiş g3ibi oluyorum. Buna benzer bir şeyler olabilir. Bir güzellikler adına  bir şey daha var. Aslında çok bilmediğimiz yerler var. Hep bu benim bir yere de yazmıştık, nişler ? adına bir şey yapmıştık. Hakikaten Ankara da böyle, kendi adıma 15-20 ufak köşe hala şeyde kalmış duldada kalmış yahut bozulmamış, yada iyi ki unutulmuş öylesine şeyler var. Diğer herkesin diğer nişi vardır diye düşünüyorum. Üst üste çakışanları vardır, çakışmayanları vardır. Bu da kentin iyi ya da kötü, bireylerinin toplamı şeyi kimliği olabilir. Bunlar gibi bir şeyler de araştırılabilir. Bu da gene hafif anket gibi, hani şeylerin toplamı olsun diye. Gene unuttuğumuz bir iki şey daha var. Bunları mesela.. Jansen in yaya aksları falan vardır. Bir tanesi şeyi tıkamaktadır, maltepe pazarı tıkamaktadır. Ama maltepe pazarının altında otopark vardır. Hiç olmazsa aksın önünden kaçabilir. Onlar tekrar canlandırılabilir. Çankaya belediyesi ya da bir şeyler yapmaya çalışan şeyler çok fazla şey... geçen belki bir iki sene önce bir şey yaptılar.. düzenlemede bulundular oraları ama .. sürekli değildi. Sahibi yoktu. Hala orda bir iki mahallenin dışında kullananı yok. Mesela bunlar nasıl, yani kentli olup da insanlara nasıl şey yapılabilir. Yani nasıl kullanılabilir. Aslında çok da kullanıma uygun değil galiba. Ömer .. turgut reis üstünde otururlardı ama. O aks bence üniversitelilerin kullanması gereken bir şeydir fakat sanıyorum biraz şeyi kötü. Yani o güzergahta onu çekici kılan bir şeylerin olmaması... böyle bir takım şey noktaları seçebilir miyiz... Ankara.... bunların hepsi şey değil, yani hepsini baştan Ankarayı kurtarmak değil ama bazı noktaları kaleler, mevzileri şey bakımından.. özellikle merkezde.. yani o kimliğini aradığımız yerlerde galiba mevzi koruma... öyle diyelim. Hattı değil de sathı koruma...

ses yani giderek serbestleşiyor galiba  bir sıra var mı. ..

ses geleceğe ait sizin de bahsettiğiniz Eskişehir yolu var. Benim gördüğüm kadarıyla Eskişehir yolu İstanbul un maslak büyükdere aksına dönüşecek yani Ankara nın merkezi iş alanı sıkıştı ve Eskişehir aksı koridoru diyelim, büyük şirketlerin genel merkezleri, ofisler, kiralık ofis katları, oteller, ihtisas mağazaları, büyük mağazalar.. dolayısıyla bunlarla dolacak. Şu anda en kesiti elli metre olan bir kara yolu var. Altına da Ankaray ı koydular. Ankaray ın çıkışları o park and ride sistemlerinin olmayışı.. yani.. büyük sorunlar bekliyor. Ve Eskişehir yolu baktığınız zaman yani güney batı koridorunun tek aksı olarak çalışıyor. Ve şu anda kırmızı alarm vermeye başladı. Şu anda Çayyolunda yüz bin kişi yaşıyor. Ve gelecekte planlanan beşyüz altı yüz bin ve giderek de artacak ve araba sahipleri de artacak. Dolıyısıyla Eskişehir yolu tek akslı bir sistem olması dolayısıyla inanılmaz bir problem haline gelecek. Yani geleceğe baktığımız zaman. Ama aynı zamanda burası metre karesi 300-500 dolar civarında sanırım. Belirli şeyler bekliyor. Yani Türkiye ekonomik krizi atlatıp take off a geçtiği zaman muazzam bir şey olacak, yani mimarlık projeleri açısından diyorum, yani geleceğe biraz da ümitle bakmak lazım. Ama aynı zamanda bu kadar yoğunluğun buraya gelmesi sorunları  da beraberinde getirecek....

Ses  ... Ankaralılar diyor o mekanı harcamışlardır diyor. Yani diyor bu kadar da kötü kullanılamaz diyor. .... uzaktan

Ses- İstanbul maslak tan .. tabi burası kamu kurumu bedavadan arsa elde ediyorsun..

Ses- rantabilite beklentisi olmadan ciddi bir de şey var. Farklı bir mekansal da bir çerçeve..

Ses- yarışmalar...

Ses aynı parsel içinde etrafından bağımsız birer tane de şey var büyük paketler var orda ...

Ses devam -buradan hareketle ben şunu görüyorum. Gelecekte bunu görüyoruz. Olanaklar, sorunlar, analiz yaptığımız zaman. Ha bu neyi getirecek. Hiçbir şey yapamazsak, ilgilenmezsek. Bu benzer eğilim d evam edecek. Parseller belki ikiye üçe bölünecek, yoğunluklar artırılacak. Yani daha yoğun bir yapılar dizisi haline gelecek. Şimdi burada acaba, sizin şeyinizden de hareketler söylediğinizden, acaba yani .. beklemeden bir yarışma açabilir mi odalar. Yani nasıl bir Eskişehir koridoru. Batı koridoru. Misal. Yani illa ki mimari proje değil ama bir kentsel tasarım konsepti. Şimdi Paris teki halle ? projesini hatırlıyorum. Ondan sonra, onu örgütleyen kimdi ya selvan, bir gene bir sivil inisiyatif , hatta Henry Lefebre falan da vardı jüride, altıyüz karşı p roje yani yarışma yaptılar , yarışmaya dünyanın her tarafından gelenler oldu, hatta do.. falan da vardı, altı yüz karşı proje, yani belediyenin yaptırmış ol duğu bir projeyi, eleştirdi oradaki profesyonel çevre ve yarışma açtı. 600 tane proje geldi. Yani çok uçuk şeyler de vardı ciddi projeler de vardı ama yani meslektaşlar bir nokta üzerinde ki, Paris in kalbi idi hall , o nokta üzerinde bazen bir entelektüel tartışma işte konuşmalar yazışmalar canlandı yani. Şimdi Ankarada böyle mir şey yapılabilir mi, başka yerlerde olabilir, başka temalar üzerinde de enformel yarışmalar, ödül ne olur bilemiyorum, ödül de olmayabilir.

Ses ... Eskişehir yolu üzerinde şu anda satılık olarak görülebilecek şu anda toplam 5 yada 6 parsel kaldı.

Ses yo yo. Benim söylediğim kentsel tasarım olarak,

Ses .. olarak söylüyorum. Sizin dediğinizi çok iyi anlıyorum da belki durumu başka bir yere yansıtmak doğru olabilir. Çünkü orası o tartışmayı güçlendirebilecek bir yer sayılmayabilir.

Ses şimdi tehlike orda değil, tehlike onun arkasındaki parselde yani .. ataTürk orman çiftliği alanı zaten yüz elli bin hektardan, şimdi ellinin altında bir hektarda. Bütün bunları şey yapan, yani şuraların hepsi, hipodrom dahil şu kadarcık büyük bir alanın içine o fabrika bu mabrika derken, şimdi ilk bantları şey yaptı. Şimdi bu arkadan açılan yol ...... ondan sonraki şeyi de çıkacak şekilde , ... hele şu sıralarda rahatlıkla çıkabilir. Burada bir duyarlılık lazım. Ama halk nasıl bunu benimsesin, AtaTürk orman çiftliği gibi bir şey Ankara nın içinde halka açık değil ama. Bir tane genel müdür var. Hiçbir şeyden sorumlu değil gibi gözüküyor. Bir şey yapmakla yükümlü gözükmüyor. Yani bunun bir şey haline.. ta içine gir.. mesela bu başka bir yaradır. Burada milli komite şeyin önünü tıkamaktadır. O merkezi eski hipodromu belki AKM nin olduğu gibi tıkamaktadır. Ne bir proje var ne bir şey yaptırıyor. Gençlik parkı yenilenmiyor , onun yanındaki spor alanları yenilenmiyor, onun üzerindeki şeyler yenilenmiyor, ve böyle bir şeyi ve onu tıkadığı için o gimat alanı hiçbir şeysiz....yani gimat çok kötü bir projedir çünkü o şeyi tıkamaktadır yeşili tıkamaktadır. O aradan geçti. Yani bütüncül bir proje olmadığı için. Ama bunlar böyle kimseye duyurulmuyor. Ya da kimse farkında olmuyor. Böyle şey.....ben şöyle bir şeye rastladım, doğrusunu isterseniz. Böyle bir anı diye anlatayım. 25 sene kadar filan var. Dolaşıyoruz, öğrencilikten çıkmışız da bir sürü de şey var genç insan var ve bir protesto ediyorlar. Toplanmışlar. Meseleyi de anlamadım nedir diye.. ya buradan bir tane yol geliyor dediler. Zaten o zaman .. tren yollarının şeyinde yüksek yapılaşma öneriyorlar. Şehrin her tarafı yapılaşmasın yani ofisler mofisler . şeyin kenarında Montparnas ta bir tane 56 katlı bir tanesi var, onun benzeri şeyler....  o kalabalık da bir kentli olarak şeyi protesto ediyor bu tür yaklaşımı protesto ediyor şeyin. Ben hiç ihtimal vermedim doğrusu isterseniz. Biz böyle şeylerden çok gidip geliyoruz. Herkes kendi bildiğini okur diye. Ama yalnız o olmayabilir, etkenin ne olduğunu, bir şeyler sonuç verdi bu protesto. Şeyin üstündeki bütün yüksek yapı projelerini ip tal ettiler. Şehrin kor alanının içinde bir şey yok, periferi alanında bunlar yapılabilir.. ve şey yaptı. Bilgi sahibi adamlar var ve şeylerini koruyorlar. En başta ama bilgi sahibi olmak bunun ölcülü galiba. Ne yapılıyor, kim nereye ne yapıyor, gizli kapaklı şeyler kalmasın. Hangi alanlar şeye aittir. Yani bu bilgi akışını bir şekilde şey yapmak lazım. ondan sonra ona karşı insanlar belki  oradaki haklarını şey yapmak zayiinden dolayı bir harekete geçme şeyi olabilir. İlk başlarda çok iyi sonuçlar elde edilemeyebilir. Ama hep demek istediğim, şuna benzer belgelerin hemen hemen herkesin elinde acaba dolaşması mümkün müdür ya da kritik yerlerin şeyi....

Ses- bu kritik yerleri bıraksak, adam kendi mülkiyetinde olan bir alanın imar müdürlüklerince herhangi bir işleve ayrıldığında bir aylık askı süresi var, adı soyadı yazılmaz ada parseli yazar o da belediyenin görülmeyecek ücra bir köşesinde askıya çıkarılır, kimsenin haberi olmaz. Adamın arsası bir gecede yeşilden kırmızıya döner, bilmem ne olur. Yani sen bir kere insanları bilgilendireceksin ve o enformasyon dediğin hadise ciddi bir şekilde işleyecek ki ondan sonra birileri ayağa kalkacak. Kaldı ki o insanların d abir kere bu bilince erişmiş olması lazım. Senin ülkenin ortalama eğitim seviyesi ortalama üç buçuk. Yani bu insanları bilinçlendirmeden.. ha bizim insanlarımız rantiyesinden kayba uğradığı zaman faaliyete geçer. Bunun dışında bir şey yapmaz ki. Şimdi deminden beri anlatılanlara baktığımızda mesela şöyle bir şeyi çıkacak gibi geliyor bana. Sanki o teklif gelecek gibi ama gelmedi de. Gelemeyeceğini de zannediyorum. Mesela bayındırlık bakanlığı imar müdürlükleri arazi belirleyiciler, işte gayrı menkul yatırım ortaklıklarını yönetenler, mimarlar, şehir plancıları, peyzaj mimarları birlikte bir şeyleri..... demin hasan ın bahsettiği üst kültürü bir kurabilmek lazım ki ondan sonra onun altına da bu şeylerle besleyip hayata dönüşmesi lazım. Yani aslında böyle bir kurgunun olması gerekir. O kurgunun da alt şeyi yatay uygulamalarla da mutlak surette taviz vermeden yerine getirmek lazım. Bakarsanız o anlamda Türkiye de yeterince yönetmelik var yasa var. Ama en azından Ankara imar yönetmeliğini ele alalım. İşte kat ,.. , çekme, mahya bilmem ne her şey var. Ama yeterli midir. Laflarla doludur. Tamam ilke olarak laf soyut anlamda gereklidir amma bir de resimlerde çizimlerde fotoğraflarda malzemeyle ....

Ses- yönetmeliği değiştireli üç beş ay oldu. Hala şeyde masanın altında. Kimse görmüyor.

Ses gene güzel bir noktaya değindin . yönetmeliği değiştirdiler. Şimdi Türkiye de öyle enteresan bir şey var ki. Ben kendi özelimden biliyorum. Hepinizde aynısıdır. Özcanların başında gelen de o hasan da yapmıştır. Siz bayındırlık bakanlığıyla bir sözleşme yaparsınız anayasaya aykırıdır. Tek taraflı hükümler içerir. Yani tek taraflı hükümlerle kamu yararına... ya sen kamu yararınasın da benim yaptığım iş kamunun aleyhine bir iş değil ki. Tam tersine. Sen öyle bir yarışma açmışsın. Ben kazanmışım ve bunu kamu yararına bir şeyler yapmışım, beğenilmiş sana sunuyorum. Sen şimdi burada ne kadar beni tırpanlayıp ezip de ne elde edeceksin. Bu işte yönetmeliği de bu kafa tek yanlı yapıyor. Yani katılımcılık diyoruz. Tamam. Mahalle muhtarları vs.. Çayyolu örneğindeki gibi katılsın katılsın da bu etki nereye kadar. O katılanların hepsi keşke Ömer hocam düzeyinde olsa. Belki muhtarlar da o düzeyde ama bunların hadi diyelim ürettikleri şey somut güzel bir şey çıktı. Bunun hayata dönmesi ne derece şey...

Ses- kadın muhtarlar mükemmel. Erkekler felaket.

Ses biz yıllardır bu meseleyi şey yaparız ama ben şunu öğrendim ki kamu ile falan bu işbirliği yapılamaz. Zaten kamu bir şey yapmıyor. Yok hakikaten yok. Yani bildiğiniz gibi değil. Giderek de koflaşıyor ve köhneleşiyor. Biz yapmalıyız bunu. Yani kamu....

Ses. yani yapamıyorsun işte özcan. Ben onu anlatmaya çalışıyorum. Adama anlatamıyorsun.

Ses ... demiyorum ben. Hedefi büyük koyun. Devletle bilmem neyle uğraşacak değiliz. Küçük yerlerden başlayalım. Bu iş buradan başlıyor. Yani bir şeye gittiğiniz zaman somut olarak önüne bir şey koymak zorundasınız. Yani kaldırım falan.. yani illet oluyorum şurda güya çankaya belediyesi yaya kaldırımı yapıyor. İğreniyorum . Paris in sokakları asfalt ya. Kaldırımlar bilirsiniz. Yani taş olmasına gerek yok. Bu kadar illet bir detayla imalat yapılacağına hiç yapılmasın... asfalt yapsın.. yazık bu milletin parasına yazık....ya bir imalat yapmayı inşaat yapmayı bilmiyoruz. Bunları ....

Ses- bu anlamda o anlamda.... ben onu söyleyecem. Bizim ülkemizde aynı görüşe katılıyorum, proje çizmik de bilinmiyor, inşaat yapmak da bilinmiyor. Hiçbir şey bilinmiyor. Bildiğimizi zannederek kendimizi aldatıyoruz. Yani bu ... evet aynen öyle. Şimdi bu anlamda da bence bu imar yönetmeliğini d aha da katı hale getirmek lazım. Şimdi Keçiören belediye başkanının btb kullandırmak eğilimi yanlış ama bunu oluşmuş akılcı bir kurulun , o üst kültürü yaratan kurulun, belirlemesinden yanayım ben. Ben Ankara da .. kesinlikle bakın... işte ülkede o var. Şimdi Türkiye de Ankara da en kolay iş inşaat yapma işi. Yani herkesin beline keseri takan herkes inşaat yapıyor. Bu işi biraz zorlaştırmak lazım. Korkunç bir parsel liberalizmi var. Herkes yani mimarlığını döktürüyor parselinin içinde. Ben bunu ada bazında daha da büyük ölçekte işi diğer disiplinlerle birlikte hale getirmek. Zorlaştırmak, süreci uzatmak. Bunu böyle onun bunun elinden almak lazım bu işi. Başka türlü olmaz. Neler uygulanabilir. Hangi detaylar uygulanamaz. Kent silueti nedir, ne olmalıdır. Ada bazında ne olmalıdır. Yandaki... ben bakın hasbelkader, hepimiz yapmışızdır bunu, moskova da bir proie yaptım. Orada bizim bayındırlık bakanlığıyla belediyelerin karışımı, gene o İslamabad daki gibi herhalde, bir kurum var işte bilmem ne enstitüt, burada bir yapıyı götürdüğün zaman diğer bütün  parsellerin mevcut maketleri var. Onunla birlikte etüd ediyorsunuz. Kornej kotundan bilmem nesine kadar. Hepsiyle birlikte ele alıyorsunuz. Öyle bağlayıcı şeyleri yok ama öyle bir snip diye şöyle bir şeyleri var ki. Orta da bütün alt şeylere uyuyorsunuz. Ben gittim işte buradaki imar müdürlüğü hani çöktü ya rusya bilmem ne biz aslanız kaplanız. Ben bir mimar başına gittim karşıma sağlıkçısı çıktı itfaiyecisi çıktı. Efendim alt yapıcısı ayrı, havalandırmacı kanalizasyoncusu ayrı.. dokuz kişi böyle... resmen aptal bir şekilde geri döndüm. Hiçbir şey yapamadık. Şimdi bu işi zorlaştırmak lazım. Ama orda bu işler o yıpranmış haliyle bile bizden çok daha iyi yapılıyor. Yani Ankara nın... meşhur bir adam vardı seksen yaşında, bu körfez de kafa çekerdi, bütün su sistemini bir tek bu adam biliyor. Bundan daha büyük bir ayıp olamaz. Yani Ankara nın altındaki su şebekesi hakkında en ufak bir çizim bilmem ne yok. Şimdi bu gibi işleri dediğim gibi inadına zorlaştırmamız lazım. Biz de kendi paftalarımızda  planımızda kesitimizde her şeyimizde çok işler üretmemiz, işi daha  da yokuşa sürmemiz lazım. Başka türlü bu işten kurtuluş olmaz. Ancak o zaman bu belli bir düzeye oturur, bir. İkincisi, bu kendi inancım, gidiyorum işte orda benim ruhsatım beş ayda çıkıyor, bir ayda çıkarılan daha makbul olduğu için ben de bozuluyorum bazan ama, gene de zorlaşmasından yanayım. Çok da sık imara iş yapmıyoruz. Bir de şu, asıl söyleyeceğim şey de, küreselleşme ile kaybolan sınırlar içinde , işte tem gelecek tel gelecek bilmem ne gelecek, bu zorlaştırmayı yaparsak işte o zaman yerellerin tarihini yerelliğin kimliğini, bu kimlik lafını da ben çok sevmiyorum, bizim mimar camiasında bu çok kullanıldı ve bence biraz da yıprandı ama bir anlamda bu parsel liberalizmini ya da bu genel özgürlük de diyemiyorum buna, öyle bir başıboşluk ve talancılık gibi geliyor , bunu biraz eskimiş köhnemiş her tarafı kan kaybetmiş parsel sosyalizmine ya da uzlaşmasına dönüştürmek lazım. Yani bu iş bilmiyorum yani..

Ses- şimdi bir şey daha söyleyeyim . o ortada hiç gözükmez. Aslında hep biraz plancılar yapıyor sayılır kitleleri, kitleler ? aslında haritacıları parselasyon planını yapar. Çünkü plancı genel bir şey vermiştir. Onun hissesini , yani o genel lafın içinde, nerdeyse bütün istediğiniz kitleyi yapabilirsiniz ama şeyci dilim dilim böldüğü için, haritacı, sanırsınız ki o plancıdan çıkmıştır. Yani bir genel şeyi vardır. Suç ortaklığından da söz edilebilir ama esasında suçun büyüğü şeydedir.

Ses- ama bence o suç ortaklığına plancı , peyzajcı mimar belediye bayındırlık birlikte bir suç ortaklığ yapılsa bu iş daha sağlıklı çıkacak. Ben öyle bir şeyden yanayım.

Ses kadın- benim önerim Ankara imar yönetmeliği hazırlayalım  diyecektim ki yenisi çıktı ama gerçekten eğer bir şeylerden şikayet ediyorsak, bu dönüşümün hoşumuza gitmeyen taraflarından bir ucunu da bu sabun kalıbı gibi kesilmiş kentsel ölçekli projelerin de yer almadığı parselasyon düzeni içindeki o imar yönetmeliğinin de getirdiği önden göbeğe çıkan çıkmalı yapı sistemi aslında. Halbuki adalar bazında bir planlama, bunun esas suç ortağı plancılar mı  dediğiniz gibi haritacılar mı, bilmiyorum, ama sonunda kentte gördüğümüz o dilimlenmiş kalıplar ve birbirine yabancılaşmış parseller dizisinden kurtaracak bir yönetmenlik çalışması yapmak.. yani daha adalar bazında ama ....

Ses- bir metre kare fazla...

Ses devam- burada önemli olan bir şey de o genel adalar bazında ya da daha büyük ölçekte yapılacak çalışmalarda kentsel tasarım prensiplerini ve detaylarını oluşturmak ... bir kentin kimliğini oluşturacak...

Ses-  yani bunlar aslında herkes biraz zorunlu gidiyor doğrusunu isterseniz. Yani hep böyle teknik bir mesele gibi gözüküyor. Aslında hukuki bir mesele. Parselinize birisini ortak ettiğiniz zaman, Türkler zaten öyle ortak şeyi sevmiyorlar, ama hukuk şeyi yapmıyor. İzaleyi şuyu bilmem neyi...bunlar kolay çalışmıyorlar. Çalışmadığı müddetçe de imardan daima şey gelir. Amman şunu yap. Parselleri küçük yapın adama kendi parseli saf düşsün diye. Yani dediğim gibi büyük bir şeyin suç ortaklığının içindeyiz. Hepimiz de şey...

Ses kadın- örneğin. Bizim kentsel tasarım planlarımız ve detaylarımız olmadığı için adam getiriyor kaldırımın önünde kalan kısmını kafasına göre seramik döşüyor. Kayıp düşüyorsunuz. Bir tanesi getiriyor arnavut kaldırımı...

Ses- işte oraya kadar detaylandırıp yönetmeliği almak lazım. Malzeme çizim detay kesit...bunu serbest yani neoliberalizmi almak lazım üzerinden.

Ses kadın... işte o ağacı nasıl dikilecektir. Çok basit gibi gözüken bir şeydir ama o kadar da burada diktikleri gibi değildir. Bunun cinsine göre, derinliğidir altından geçecek alt yapının... ilişkisidir...suyun elektriğin gelişidir. Şimdi örneğin elektrikleri aşağıya alıyorlar. İşte o  direkleri nasıl diktiğini görüyoruz. Bunun detayına göre kim önünde yapıyor. Bir yolda başka bir yolda başka. Bunlar aslında çok küçük gibi gözüken ama çoğaldığı zaman sayı ve metraj olarak arttığı zaman kentin genelinde çirkinlik ögesi olmaya başlıyor...

Ses ya ben kaldırımdaki malzemeden doğru yapılacak.. razıyım da... şu kaldırıma diktikleri herhangi bir şeyi özellikle cinnah yokuşunda yani terazisinde..... çıldırmak elde değil... yani...otobüs durakları şöyle monte ediliyor.

Ses sakatlanma...

Ses kadın devam....bunları biz şöyle a üç , a dört ....

(karşılıklı konuşma)

ses kadın- bununla ilgili olarak oda izin verirseniz Ömer bey İnönü bulvarı için .. önerisinden giderek bunlar çok basitmiş çok küçükmüş gibi gözüken ama hayatımızın çok önemli yer tutan ve her an yüz yüze geldiğimiz küçük detaylar. Bunlara ilişkin olarak örneğin, oda bir yarışma düzenlesin. Ankaranın kaldırımı nasıl olmalı, aydınlatma direkleri nasıl olmalı, ağaç nasıl dikilmeli. Çöp kutuları nasıl olmalı. İşte renk ne olmalı.

Ses ama bu çizim değil...şartname d ozu şu olacak, içindeki kum oranı şu olacak. Alta şu yapıştırılmayacak.

Ses- sen hazırladın galiba.

Ses- şimdi hakikaten hazırlanmış olsa şimdiden onu birinci seçsek ama. Ama benim korkum oda böyle bir yarışma düzenlese biz inşallah katılırız bilmiyorum, inşallah. Bir de buna katılmak lazım.

Ses şimdi biraz konuyu biraz dağıttık ama. Türk toplumunda tasarım zihniyeti yerleşmiş değil ki.  Batı ülkelerinin hepsinde bir şey yapılacağı zaman önce bu tasarlanıyor. Bu tasarlama dediğim şey çöp kovasından koltuğundan bilmem ne... her şey tasarlanıyor, sonra yapılıyor. Burada bizim ülkemizde böyle bir tasarım zihniyeti yok. Mimarlık da bunlardan bir tanesi. Nasıl yok tasarım zihniyeti. Oraya köprü mü yapılacak. Hemen bir ... firması çağrılıyor, on iki tane  kirişten fazla ayaklardan koyuyor oraya bir köprü yapılıyor. Bunun bir kendi adına önemli bir şey olduğu, mimari ve kentsel eleman olduğu ve bunun ciddi bir şekilde tasarlanması gerektiğini kimse mesela düşünmüyor. Biz daha bu noktadan şey kaybediyoruz. Mimarlar olarak mevzi kaybetmiş oluyoruz. bir kere topluma... strüktürden bahsettiğim şeylerden bir tanesi de böyle bir zihniyetin geliştirilmesi. Her şey insan...

Ses- ama onu da yapan mimar, biz kendi kendimize ediyoruz. Yani...

Ses kadın- .. şu anda kaldırım uygulamasında inanılmaz... bence yanlış.. benim bilgim, o elektrik direklerini besleyen kabloların toprağın altına elli santim inmesi , bilmem neyin içinde falan döşenmesi falan yani. Ben izledim , onlar nerdeyse çıplak denecek kadar basit bir takım plastik bir şey içine alınıyor  ve sadece taş kalınlığında .. işte yedi santim sekiz santim kalanı altından geçiyor. Yarın bir gün biz orda yürürken o geçen akımın vücudumuza etkisinden çok yorgunluk çekecez, yani böyle çok bir paralar verip geleceğin de sağlığını bozuyoruz, çoluğumuzun çocuğumuzun. En azından öyle bir şeyde mahkemeye bile vermemiz lazım. Çünkü orda bir akım oluşuyor. Elektrik.

Ses- şimdi Ankara yani şu haritaya bakınca tabi sorunun büyüğü sona kaldı. Yani Ankara nın yüzde yetmişi yüzde sekseni yoksulluk ve yoksunluk içinde olan bölgelerden, yaşam çevrelerinden oluşuyor. Şimdi tamam kamusal alanlar var, bakanlıklar .. çelikler, otoyollar şunlar bunlar var. Tamam çok güzel. Orta sınıf alanları, Batıkent , Çayyolu onlar da idare ediyor dediğimiz gibi kaldırım aydınlatma vs sorunları var. Ama esas tabi kentin geleceğinin ipotek altında olan alanlar var. Bu gecekondu islah af yasalarıyla islah edilmiş kaçak yapıların çok yoğun olduğu bir dönem. Bizim şehircilik sistemimiz, imar planlama sistemimiz iflas etmiştir. Bunun üzerine bir şey kurgulamamız yanlış olur. Yönetmeliği alıp da bir iki maddesini değiştirerek, yapılır tabi mutlaka olumlu şeyler çıkar ama, iflas etmiş bir sistemi düzenlemeye, değiştirmeye çalışırız. Burada hasan beyin de işaret ettiği bir şey var. Yeni bir planlama felsefesine yeni bir planlama sistemine ihtiyacımız var. Reform dur bu. Kentsel rönesans mı dersiniz ne derseniz deyin. Ama yerel yönetimiyle yasalarıyla finans sistemiyle katılımcı vizyon hedef oluşturma izleme yani proaktif bir planlama sürecine ihtiyacımız var. Siz ilk başında bahsettiniz, ya biz yetişemiyoruz reaktif bir sürece girdik. Ankaray dı... şu.. adam bir şey yapıyor... biz ona reaksiyon veriyoruz.. bu böyle olacak gibi d eğil biz şeyin önüne geçelim istiyoruz. Çok doğru. Proaktif olmamız lazım. Çok doğru. Şimdi burada yani yoksullukla nasıl mücadele edeceğiz. Kentin geri kalmış bölgelerini nasıl geliştireceğiz. Eşitlik yani bu kentte yaşayan insanlar arasında hizmetlere eşit erişim. Erişimde adalet. Dolayısıyla bu yeni kavramlar, yeni planlama süreçlerini getirecektir. Burada karamsar bir tablo  .. demiyorum. Yani bunu kim yapacak. Tayyip mi yapacak. Kim yapacak. İnsan hayatı şehirlerin hayatından daha.....

Ses.. biz artık bu kentin kötümser şeyine katılmıyoruz. Bununla gitmez. Alternatifi budur diye koymamız lazım.

Ses- doğru

Ses devam- şimdi bakın... bu şeylere bu  planlara katılmayabiliriz. Alternatifini söylemeden...

Ses. bizim içinde bulunduğumuz durum tam ırak ordusunun durumu. Elde eski kalaşnikoflar, nuhnebiden kalma tanklarla adamın akıllı bilmem nesine şey yapıyoruz. Yani imkan yok. Bizim şehircilik araçlarımız da tam böyle. Ada ölçeğinde bile inanın araçlarımız yok. Türkiye de kentsel yenileme kentsel rehabilitasyon yeni kent araçları , tax increment financing ? sistemleri subsidy sistemleri yani yepyeni şeylere ihtiyacımız var araçlara. Hiç biri yok. Yani iler tutar yeri kalmamış vaziyette. Şehirler onun için belediye başkanları için inanılmaz bir ortam. Gayet güzel istediğini yapıyor.

Ses- otorite de yok... on sene kadar önceydi. Ben bir belgesel program izlemiştim. ... kentle ilgili bir projeleri var. Diyelim kentin şu bölgesini geliştirmek istiyorlardı. İlk önce metroyu götürüyorlar. Metroyu götürdükten sonra artık zaten orası artık doğa olarak birinci... Türkiye de böyle bir şey yok... on dan sonra...

Ses metronun gideceği yerde zaten bir kentsel geliştirme projeleri var. Dolayısıyla metro hızla gidiyor oraya.

Ses zaten bunu oluşturmak için götürüyor oraya.

Ses kenti  değiştirecek projeler dediğimiz hani.  Proje bazında aldığımız zaman çok önemsiz görünen ama mesela Hong Kong  ta da bunun örneği var. Hava alanının yerinin değişmesi beraberinde gelen on iki büyük proje ile birlikte gelen kentin bütünüyle kimliğini değiştirdi. Özüne bakarsanız sadece havalanı buradan kalktı bir adanın üzerine kondu. Özü bu. Ama o konuş hareketi beraberinde madem metro gidiyor üzerinde bilmem ne yaptım. Madem o oluyor. Şuraya bir sanayi merkezi iş merkezi on iki büyük proje bütün hong kong un yeniden yapılanmasına dönüştü. Öyle bir şey haline geldi. Aslında işte bu noktada .... işte o .. hayal diye peşinde koştuğumuz şey belki de o . Ankara da böyle bir etkiyi böyle bir tepkiyi oluşturacak şeyleri ortaya atmak. Yani şey bunu yapmayacak. O kesin, yani birisi getirip de ona artık ihtiyacın var. Hadi Ankaraya şunu yap demedi mi, işte em üç ün yapılışı belli . Çayyoluna Ankaray ın gitmesi belli. Mecburen götürülüyor. Yani seçim yaklaştı. Harala gürele girdiler yapıyorlar. O yapmayacak. O kesin. Bizim ona sürekli insanların önüne atmamız lazım.

Ses – ben de size başka bir hayalden söz edeyim.  Doğrusu şaştım. Geçenlerde şey yaptım. Bizim öğrenciliğimizde bir kent toprakları komisyonu vardı ve bütün sorunlarımızın çözümünü kent toprakları kamunun eline geçmezse bu işler olmazlan büyüdük, sonradan da keskin bir dönüş yaptık. Ya kent toprakları meselesini de anmaz olduk. Yani dedik ki, herhalde bu olmaz diye. Geçen gün bu yeni konan vergilerle ilgili kaynak ararken bir sürü şey ordan buradan yüzde yirmisi şusu busu, işte şey çıktı, mustafa özyürek çıktı, dedi ki, öyle şeyler yapacağınıza vergilenmemiş şeylere bakınız dedi ve bu kentsel rant gelirlerinin  kamuya dönüşmesi yolunu şey olarak gösterdi. Yol olarak gösterdi. Tabi bu bir şey. Tabi bunun politik bir ağızla iyi ya da kötü, muhalefet bile olsa ciddi bir şey yapan bir ağızdan duymak iyi, kendinizin dışında bunu duymak iyi. Sesinizi başkasında şey yap.... bunun üzerine biraz gidilebilir mi. şey için yani biraz bir takım kişilerde bu tartışılmaya çare olarak, politik kişilerde çare olarak dile getiriliyor. Bu belki tam bu Ankara nın sorunu değil ama, bir sürü şeyin çözümünde kaynak yaratma şeyinde...

Ses- Fransızların mesela zap... (karşılıklı konuşma) var.

Ses devam- .. var. Onlar olmadan burada bir şey yapmak mümkün değil.

Ses yani herhangi bir yeri geliştirmeden önce o proje alanını çeviriyorsunuz, vergiler donuyor. Orda kamunun yaptığı yatırımlar dolayısıyla artan vergilerin artan kısmını fona alıyor ve o fonla besliyor. Dolayısıyla kentsel gelişme projesinin finansmanını sağlıyor. Yani gelecekte alacağı gelirleri toplayarak finanse ediyor. Yani yeni finansman araçlarına da ihtiyacımız var. Şimdi ben şunu , yani demin o yoksulluk yoksunluk hikayesinde. Yani kentte yaşayan insanların  eşitliği  yani bir anlamda. Teması. Şimdi Avrupa birliğine giriyoruz, ister girelim ister girmeyelim ama Avrupa birliği kentsel projelerle gündemimize girdi bizim şehircilik alanıdna. Bir tanesi fener balat ? proesi , ikincisi de  gap projesinde altı vilayetteki kültürel ve türizm.... mardin.... ondan bahsediyorum, projesi. Şimdi fener balat projesinde bir İngiliz firması kazandı değil mi. İngiliz firması. Diğerini de bir joint venture kazandı. Çekü’nün içinde bulunduğu bir joint venture. Şimdi yeni bir planlama pratiği otomatikman girmeye başladı şimdi Avrupa kaynakları, Türkiye de kentsel projelere verecek Avrupa kaynakları için gap projesi proje teklif edebilmek için oradaki sivil toplum örgütleri belediyeler ve diğer kuruluşları eğitecek. Gap yöresinde, altı vilayette. Kültür ve turizm sektörlerinde. Dolayısıyla oradaki kuruluşlar proje hazırlayıp finansman almaya başlayacaklar Avrupa birliğinden. Alınan finansman dolayısıyla proje hazırlama süreci tamamen Avrupai bir şekilde olmak gerekecek. Yani alafranga planlama ve projelendirme süreci gap illerine girmek üzere. Turizm ve kültür sektöründe. İstanbul ise, İstanbul tarihi yarım adasının Unesco listesine girmesi dolayısıyla Avrupa birliğinin özel bir ilgisi var. Ortodoksluğun merkezi , diğer Bizans kültürlerinin orda olması dolayısıyla, orda mesela iki yüz tane evin restorasyonu için  para veriyor. Hibe ... bir tane okul açıyor. Okulda restorasyon işlerinde ihtisaslaşacak yapı ustaları yetiştiriyor. Sıvacı .. bilmem ne... sosyal merkez yapıyor, kadınları eğitiyor, çocuklara kreş yapıyor. İşte mesleki beceri şey yapıyor. Onları işte... yani soft proje denilen projelerle yeni bir planlama ve projelendirme süreci başlıyor. Ve bu yapılırken, hangi ev yapılacak, oradaki insanların fikri alınıyor vs. yani yeni bir oluşum yavaş yavaş gelişiyor. Bir iki tane girdi. Bu daha da çoğalacak. Şimdi Avrupada urban pilot projects diye iki aşamalı bir uygulama yapıldı. Orda da Avrupa gelişmişlik ortalamasının altında kalan bölgeler kentlere fon aktarmak. Bu fonlardan, İrlanda, Portekiz İspanya Yunanistan en fazla parayı alanlar. Buralarda, yani bizim gecekondu dediğimiz bölge, eğer biz bu sistemin içine girersek, bu bölgelerin rehabilitasyonu için önemli ölçeklerde finansal olanaklar gelecek. Bunun gelmesiyle birlikte yeni bir planlama anlayışı çıkacak. Maalesef dış dinamikler.... yeni bir

Ses- fener balat için.... yani bu akademik ya da fizik çalışmaya dayanan bir geçmişi var. İtü  profesörlerinin ve dışardan gelenlerin birlikte yaptığı bir çalışmaya dayanıyor. Rapora dayanıyor. O Avrupa birliği nezdinde kabul görüyor. Böyle bir pat diye şeyden düşmüyor. Ankara kalesi tam böyle fener balat a benzerliği var.

Ses gündemde bir de bu var. Ankara nın geleceğini vizyonunu oluşturuyorsak, mutlaka ağırlıklı bir kesim, fakirlik meselesi... adaletli bir kentsel çevre konusuna da herhalde bir gönderme yapmalı.

Ses- ben de bir uçuk hayalimi söyleyeyim. İçimde kalmasın. Bu Ankara nın kuzey doğusunda, keskin taraflarında Kızılırmak ın bir kolu iyice yaklaşır yani. Çok büyük paralar ister ama imkanım olsa, yeni bir mecra yaratıp kentin içine onu böyle bir güzel akıtırım. Bu kentin içine de öyle bir su çok yakışır gibi geliyor bana.

Ses – o anlamda kızıl kızıl akar...

Ses.. kent suyu yani..... yok demin biraz parsel sosyalizmi olsun dedin de onunla ölçüştürdüm. Bant çözümünden sonra bu adam neler dedi, benim fikri yapıma örtüşmez ama....(gülüşmeler) o da öyle teklif olsun..

Ses kalecik tarafından mı diyorsun...

Ses keskin diyor.

Ses ama bir şeyler yapılır gibi. Dediğim gibi başlangıçta uçuk bir hayal ama şu gerçek .. ben o 67 yılında geldik Ankaraya kurtuluş lisesinde okuyordum. O zamanlar o İmrahor deresi çok affedersiniz , bant şeyine girmesin de nokta noktalı dere o bile kışın o su çağıltısı falan hoş şeylerdi. Çamurlara batardık. Söylenirdik. O zamanki bilinçsizlik tabi. Büyüklerimiz söylenirdi. Ya bunu ne zaman kapatacaklar. Koku bilmem ne işte çoluk çocuk düşer. Çamur mamur, sinek. Halbuki onun islahı o zaman çok daha kolay olurdu. Şimdi kentsel dönüşümde kolaycılık, para çabuk dönsün diye hızlı hareket etme, rant şeyi, bir çok yanlış üst üste yapılıyor. Bunlardan işte o üst kurulların üst kültürün ya da işte bu mekan üzerine yazıp çizen düşünen düşün adamlarının, finansörlerin, emlakçıların müteahhitlerin hepsinin bir ortak hareket etmesi lazım. Bununla ancak Ankara bir çizgiye oturur. Kimliğe takılıyorum dedim. Şunun için dedim. Kimlik dediğimiz hadise, kültür dediğimiz hadise biraz tercihe bağlı bir hadise. yani tercihler oluşturuyor gibi geliyor bana, kimlikleri kültürleri. Ama taşıdığı bir kimlik var. En azından yıpratılmaması gereken. Bunda o üst kurulların o grupların melih gökçek ten önde olmasında fayda var. İcraatın önüne geçip bir ufuk çizmesinde fayda var. Onda da ben bizim meslektaşlarımızın da müşkülpesent oldukları kanısındayım. Bakmayın biz burada güzel konuşuyoruz da çoğumuz geçim derdindeyiz, çoğumuzun başından aşkın sorunları var. Oturup hadi bir şey üretelim dediğimizde en son atacağımız işlerdir. Bu işler biraz gönül işi. Ha bunun için ne olur. İşte böyle zamanlar ayrılır. Bunu genç gruplardan , yetenekli kişilerden, onlara destek vererek, onlara sözlü yazılı işte şartnameli bilmem neli bir şeyler aktararak bir şeyler olur ama gene de o meslektaşlar arasında o Eskişehir yolu mu yoksa gölbaşı mı oralara da bir şeyler yapmak lazım. Ama burada her ne olursa olsun o kamunun belirgin tavrının belirleyici emredici karşısındaki tasarımcıyı biraz da aşağılayıcı tavrının bir şekilde kırılması lazım. Biz gölbaşı o sulak alanda işte bir buçuk sene oldu. Orda benim tahminim, ismini vermeyecem, bir adamın inadını kıramadık, sözleşmenin örneğini yaptık, projeye başlayamadık. Bütçede yer aldı. Orda bir çivi çakamadık. Kadıköy hükümet konağı benim 93 te kazandığım... 15. aya girdi, 1/100 de tastikde. Bütçeden çıktı. Tekrar bütçeye aldılar. Tasdik ederlerse devam edecem. Mahkemeye verdik yok. Sözleşmenin şu maddesine göre feshedin hakkımı verin. Öyle bir cevap geldi ki ya senin istemenle fesh edilmez gibi. Bu katı devletçi yapı, devletçi de demeyim buna, yani bu garip bir tavır . yani bu biraz faşizan bir tavır. Ceberrut. Son zamanlarda en çok kullandığım şey bu oldu. Ben devletten korkmaya başladım. İnanılmaz... bakın bir örnek daha verecem. Hayır yok..... şimdi çocukken bizi öğle eğittiler , bak şimdi polise veririm bak şimdi asker gelir tamam da. Şimdi gene de siz kendinizi namuslu vatandaş olma hasebiyle bir takım haklarınız var zannediyorsunuz. Yani bunları en sonunda şunda bütün umudum kırıldı zaten. Mahkemeye verdikten sonra hatta Tülin de şeydi bilirkişiydi. Bunların raporunu reddettiler, şey diyor mahkeme kararında, Türk milleti adına karar verilmiştir, bilmem ne falan, bayındırlık bakanlığının hata yapacağı prensip olarak kabul edilmeyerek, ulan bayındırlık bakanlığındaki adamların bir kısmını da ben okutmuşum, öğrencim olmuş. Bunların... böyle bir cümleyle yargı.....

Ses ondan çıkarak  ... (gülüşmeler)

Ses devam- ben onu düşünemedim. Düşünebiliyor musunuz siz. Orda sizin projenizi inceleyen bir adam da sizin gibi bir mimar mühendis, ve böyle bir işte felsefesinde yatıyor bu işin. Siz bunun felsefesini, özünde bu soyut yapıyı değiştiremediğiniz sürece bizim daha kentleşmemiz, kentlerimizi kurtarmamız ...

Ses – orman ne demiş, baltadan korkmam ama sapı benden demiş....

Ses- evet her ağacın kurdu özünden olur doğru...

Ses şimdi erhan yavaş yavaş biraz sonuna doğru geliyoruz galiba. Bu gerçi anlatacağım şey biraz proje aşamasında.. biz Özcanla serbest mimarlar derneği yönetim kurulundayız. Bizim de bir kentle ilgili bir .. kentin bazı parçalarını gündeme getiren work shop projemiz var. Başlangıç olarak da Eskişehir yolu gibi bir şeyle başlamayı düşünüyoruz. Bu üniversitelerin de katıldığı bir çalışma olmasını arzu ediyoruz. Belki bu çalışma ile de bu çalışma entegre edilebiliri. Hani mantalite olarak.. çünkü .. yaratılacak sinerjiyi kullanmak .. bir sürü yani parça parça bir şey yapmak yerine birlikte davran....

Ses- ben de buna benzer bir şey şimdi tam kurumu bilmiyorum ama, sanıyorum belediyelerle ilgili bir şey , fransa da 80 li yılların ortalarında bir şey var. Bu sosyalist.. bir sürü belediye de şeye girince. Projeye de ihtiyaçları var. Ama şey tabi biraz başka türlü bir şeyi var. Tabi oralarda belediyeler küçük komünler halinde.... yani siz kendi yaşadığınız yeri bildiğiniz çevrenin üzerinde bu belediyelere yardımcı olmak üzere neyin değiştirilmesini ve ne olmasını istiyorsanız böyle temaları var değiştirmek gibi. O temalar çerçevesinde bir şeyde bulunun. Ve genelde tabi mimarlar ve çizil bir şey de şey yapıyorlar. Ben işte şu temayı seçtim. Şurayı çevirmek. Bilmem neyle bağlamak, şöyle yapmak gibilerden. Sonradan da bunları bir kitap halinde şey yapmışlar, benim bildiğim tabi bütün projelere itibar edilmedi ama bazı belediyeler bazı önerilerden çok hoşnut kalıp öneri sahibiyle öyle bir ilişki kuraraktan gerçekleşmesi yönünde bir şeyler yaptıklarını biliyorum.

Ses- bazı4 şeylerin yapılması gerekmiyor. Bende bir kitap var frankfurt ta.. onların mimarlık müzesinden almıştım, gittiğimiz tarihte de rusya dağılmıştı duvarın yıkılıp doğu berlin de batı berlin in birleştiği bir döneme denk geliyordu. Berlin morgen , yani Berlin in geleceği falan gibi bir tema üzerine aralarında zaar? Mançurya ? ya kadar ve dünyanın çeşitli yerlerinden mimarlara kentin çeşitli alanlarında konsept tasarınlar ürettirmişlerdi. Onların kimisi yazılı bir metinde, kimisi maketler skeçler yapmıştı, bunların hiçbiri uygulanmak amacıyla değil de, hani daha sonra bir sürü yarışmalar açtılar bilmem neler yaptılar ama kent üzerine...

Ses ve o şey konsültasyon diyorlar.. konsültasyonlar çok şeyde var....ama orda tabi birisi sen gel sen gel sen gel diyor. Bizim mimarlık camiasında bir isim seçildiği zaman niye o seçildi de ben seçilmedim.

Ses- work shop niteliğinde olabilir.

Ses- zaten bunlar da work shop niteliğinde ....ama o bir ekip kuruyor. Kendi gerisine gene de bir seçilme olayı var...

Ses- bizim düşündüğümüz o ekibi kurmak şeklinde değil de o ekibi kuracak ekibi oluşturmak filan gibi bir şey belki değil mi. önce bir tartışma yapacak

Ses- şey pratiği yaratacak. İşte ben işten biliyorum bir düşünme pratiği yaratıyor  ve siz bir enternasyonel bir ekibin içindesiniz. Bir tane de başı oluyor çok tanınmış birisi. İlgili kuruluşa kadar inen bir beş altı kişi var. Orda bir hafif o şey çerçevesinde bir şey çerçevesinde bir eğitim oluyor, o kişinin şeyi belki ağır basıyor....baştaki adamın şeyleri, bir eğitim süreci demek lazım. Ondan sonra şeyde, bunlar yayınlanıyor ama o...... (bandın sonu) 

(bandın sonu)

ses....ama alternatif bir şey somut olarak koymak lazım. Bu çeşitli alanlarda, küçücük şeylerde olabilir. Ben böyle büyük şeyler beklediğimden falan değil.

Ses- .. çoğu zaten uygulanmak üzere değil. Yani aynen bu vizyon ve imaj üzerine yani neler düşünülebilir yahut birileri neler düşünüyor diye. Ben onların da ne düşündüğünü bilmiyorum ama bir destek, dayanak noktası. Başlangıç noktası.

Ses- yani size herhangi birisine bir iş verilse, eminim o adam alıp bu çalışmayı inceleyecektir. İnsanlar ne düşünmüşler işte. Çünkü bizde maalesef biraz da kaynak sıkıntımız olduğu için böyle çalışmalar çok... bir sürü dengeleri de bir araya topluyorsunuz.

Ses -o da işte demin sözünü etmeye çalıştığım bu  projeleri şeyleri anıları bir yerde bir şekilde kalırsa, yani başka yapılmış projelerde o konularda yararlı olur bence. Dediğiniz gibi işte acaba bu burada üniversitelerden ODTÜ gazi olsun söz ediliyor. Orda da bu konularda şey yapanlar var. Hatta Hacettepe de bazı yerlerde var. Öyle bir şeyler Bilkentte var. Bu mekan konusunda. Hatta ziraat falan da sayılabilir. Peyzaj mimari meselesi. Bunları böyle işbirliği , gerçi odaların öğrencilerle bir şeyi var. Ama hangi düzeyde var bilmiyorum. Yani proje çerçevesinde mi bir başka şeyde mi.

Ses- daha yeni Kapadokya da böyle bir atölye düzenledik biz mesela. Mardin... cengizkan ve fotoğraf atölyesi... ilhan kesmez düzenledi. Yazıyla fotoğraf. Yazarak fotoğraf şeklinde. Bunlar bizim Mardin atölyemizin hazırlık çalışmaları. O yüzden öğrencilerle şu anda o anlamda sıcak da bir ilişkimiz var. Mesela sizin bu çalışmanın uzantısı olabilecek bir şeyin içine öğrencilerin dahil olması isteniyorsa, mesela o kanalize e dilebilecek bir şey. O hazır durumda bekliyor. O direk oluşabilir. Başka alanlarda da oluşabilir. Zaten dediğiniz çalışma aslında, bu tip work shoplar bu kentin geleceği durumunu birebir kendisi zaten. Çalışmasının içinde var o. O yüzden bir her türlü destekle bu çalışmanın içinde nasıl olursa oluruz. Yani bu yönde .. a birleşim dediğim tam da buydu işte. Yani çalışma buradan çıkar. Orda başka bir şey çıkar, o bağlantı noktasını bulduğu anda tüm kanallarla o bağlantı kullanılmaya başlanır.

Ses- bende son birkaç şey söyleyim isterseniz. Türkiye deki kentsel operasyonlar, şehircilik operasyonları dönüşümlere baktığınız zaman her zaman bir finansman kaynağı ortaya çıkıyor. Durum dururken bir şeyler ? ortaya çıkıyor. Osmanlı ya baktığınız zaman da .. Osmanlının tanzimat dönemi üçüncü selimler ikinci mahmutlar .. cumhuriyetin ilk dönemindeki Ankara, daha sonra işte Ankaradaki büyük şehir yasasının değişmesiyle ortaya çıkan finansman.. hatırlıyorum altınsoy döneminde birinci sene parayı harcayamadılar. O kadar çok para vardı ki proje vardı parayı harcayamadılar. Şimdi içinde bulunduğumuz dönemde ise ekonomik kriz başlamış,  savaş başladı . savaş suriye lübnan yemen vs. orta doğu ve önümüzdeki beş on sene perspektifli bir sürekli kriz ortamı var. Bu devam edecek. Türkiye bu kriz ortamında belirli iyileşmeler beklenebilir. Yani geleceğe baktığımız zaman. Şimdi bu ortamda bu akp hükümetinin çoğunluğu elde etmesiyle birlikte, imar yasası, yerel yönetimler yasası , afetler yasası gibi yasaları yeni baştan gündeme getirecekler ve değiştirecekler. Burada Ankara vizyonu nereye oturur. Bence Ankara nın 1930 lardaki imar idare heyeti  deneyimi önemli bir deneyimdir. Ankara nın 1930 lardaki Ankara ya has imar yasasının çıkartılması önemlidir. Başkent yasası diyorum. Yerel yönetimler reformu içinde söz edilmeyen bir kavramdır ama, acaba yerel yönetimler reformu için bir başkent yasası monte etsinler. Başkentin bir planlama ve geliştirme otoritesi olsun. Başkentin başkentlik yasasından elde ettiği finansal araçları olsa, ki İngiltere de şehirler fonu yeni kuruldu, çevre fonu yeni kuruldu. Böyle bir fonu , finansman gücü olsa. Ve başkentlik yasası içinde kentsel rehabilitasyonu, kentsel .. kentsel koruma kentsel ulaşım, kentsel geliştirme proje konseptini içine alan bir imar yasası olsa. Ki bu bundan sonraki dönemde yeni şehircilik reformunun da öncüsü olsa. Mesela bu bir şeydir. Bunun üzerinde çalışmak, kamuoyu oluşturmak , hiç olmazsa başkenti koruyan, geliştiren bir şey olabilir mi acaba. Vizyon olabilir mi. bir başka konu da. Su ile başladık su ile bitireyim ben de. Su tabi linear bir öge. Ankara nın da vadileri var. Ankara çayını besleyen vadileri var. Biliyorsunuz daha önce vadiler projesi  diye bir konsept vardı. Onu dikmen vadisi başladı. Hatip çayı, çubuk çayı gibi aşamaları vardı. Onlar yapılmadı. Yani Ankara nın vadileri ve Ankara çayı nın bir water front projesi  gibi ... ..water front projesine benzetilemez ama, river front diyelim. Ankara da river front projesi, taa hipodromun içinden başlayan ve orman çiftliği içinden giden ta arıtma tesisine kadar giden acaba böyle bir aktif pasif rekreasyon dinlence eğlence , böyle bir koridor yani ... oluştursak bunu vadilere bağlasak. Bu stratejik bir yaklaşımdır. Bir vizyonu vardır. .. (ses bir öncü yaklaşımdır) .. onun gibi yani onun icçine de modern ihtiyaçlar konulur. Hayvanat bahçesi değiştirilebilir, sergileme fuar vs. yani bir çok spor , .. olimpiyatlar meselesi var. İstanbul üstüne oturdu sanki tapulu malı. İzmir mesela değil mi üniversite olimpiyatlarını aldı. Ankara nın olimpiyatlarla ilgili lbir vizyonu yok mu. Öğrenci şeyi mi olur. Engelliler olimpiyatı mı olur. Yani ihtisaslaşmış, her beş senede bir tekrarlayan, her bilmem kaç sene bir tekrarlayan bir şeyi.... 23 nisan.... yani böyle şeyler......

İyi akşamlar........

Ses kadın-.... şeyde de var. Ömer aynı anda söylerdi, ben dikkat ettim herkes dikkat etti belki de, yanlış var mı.... bir imar idare heyeti gibi, yani bir uygulama süreçlerinin yeniden yasal yönetmelik şartname neyse düzeyinde yeniden ele alan bir modeli çerçevesinde bu şeylerin araştırılması dedi...

Ses- özel şeylerden başkent kanunu.

Ses -.. devleti gibi düşünün... kendi imar yasası, kendi finansman gücü , imar kurulu .. böyle bir şey olması lazım ki Türkiye Avrupa birliği ne girdiği zaman güçlü bir şey.. bunun içinde eşit.. olacak.. işte hizmetlerde eşit, stratejik ortaklık, yerinden yönetim, vizyona katılım, aktif bir  programlama süreci, projelendirme.. yani...kendi içinde tutarlı bir şey yapalım ve bunu Türkiye ye genelleştirelim. Onu demek istedim

Ses -kadın.. bitmiş gibi oldu da......bir tane örnek vardı değil mi.....

Ses -bundan sonrası için, hepiniz çok meşgul insanlar olduğunuz için onun da farkındayız .. böyle sürekli sürekli sizi buraya toplamak durumunda değiliz. Zaten yöntemimiz de öyle değil, mümkün olduğu kadar farks mail, acele kurye neyse , elimizdeki bir şeyleri dağıtıp tekrar toplamak yöntemiyle çeşitli aşamalarını devam ettirebiliyoruz çalışmaları, bundan sonra böyle gidecek diye tahmin ediyorum. Böyle size diğer atölyelerin sonuçların şu anda nereye geldiğimizi , bundan sonra nereye gidebileceğimizi duyuran bazı şeyler sürekli ileteceğiz. Ondan sonra da dönüp bundan sonraki şekillenme içinde tekrar bir araya gelecek durum alacağız. Bu arada biz Ömer beyin getirdiği örnekler gibi ve sizin o projelerinizin durumlarıyla ilgili bilgileri de zaten size dönüp hepinize sunacağız tek tek. Yani hem bu bülten için hem de sonrasındaki durum için. Yani gölbaşından kent kirişlerine AKM CSO .. onları zaten bu dosyada bültende mümkün olduğu kadar omurganı parçalar haline, sanki bu anlatının üzerinde öyle göz yaşartıcı bir durum ama, yapılmıyor olmaları, onsekiz yıllara yirmi yıllara varan .. yakın olanların bile sonuç alamadığı durumu , bültenin içine bir şekilde koymak istiyoruz. Yöntemini bilmiyoruz ama her halükarda arşivleme için en azından , mutlaka bu projelerle ilgili size döneceğiz, ondan sonraki aşamalarda da benzer durumları tartışmak için tekrar döneceğiz. Ama mümkün olduğu kadar da farklı iletişim araçlarıyla olacak. Gerektiğine ortak olarak karar verildiğinde toplantılara dönüşecek. Biz onları sizden bir şekilde şimdi alalım.

  Ses -şimdi almayın çünkü tek kopya. Onların web sayfasını vereyim. Oradan indirirsiniz.

  Ses -tamam

15.993

8 Nisan 2003 18.30

Okunma Sayisi : 5635
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org
Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967
Son Güncelleme : 22.04.2024 - 16:35:37
Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları