Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
10 Nisan 2017 Türkiye’den çıkacak Hayır, dünyada domino taşı etkisi yapar Hikayemize sahip çıkmak ve Hayır demek boynumuzun borcu Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından düzenlenen referandum panellerine büyük katılım oldu. 100. Yıl, Birlik Mahallesi, Yenimahalle ve Gölbaşı’nda düzenlenen panellerde tek adam rejimine karşı, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkılması ve Hayır çağrısı yapıldı. Bu referandumun uluslararası gelişmelerden bağımsız olmadığı belirtilirken, Türkiye’den çıkacak Hayır’ın dünyada domino taşı etkisi yapacağı vurgulandı. Panellerde “Halkın değil, sermayenin hikayesini dayatıyorlar. Cumhuriyet hikayemize sahip çıkın” denildi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 100. Yıl Mahallesi ile başlattığı referandum panellerine Birlik Mahallesi, Yenimahalle ve Gölbaşı ile devam etti. Panellere halkın katılımı büyük olurken, panellerde, Cumhuriyet değerlerine ve hikayemize sahip çıkılması çağrısı yapıldı. Panellerde, Türkiye’nin dünyanın toplumsal fay hatları üzerinde olduğu, çıkacak bir Hayır’ın tüm dünyadaki tek adam rejimine karşı domino taşı etkisi yapacağı vurgulandı. Moderatörlüğünü Mimarlar Odası Ankara Şube 42. Dönem Başkanı Ali Hakkan’ın yaptığı panellere, konuşmacı olarak Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, CHP Ankara Milletvekilleri Şanal Sarıhan, Necati Yılmaz ve Murat Emir ile Mimarlar Odası Ankara Şube Avukatı Gökçe Bolat katıldı. Panelleri Mimarlar Odası Ankara Şube İkinci Başkanı Ali Atakan, Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Namık Kemal Kaya, Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri Muteber Osmanpaşaoğlu ve Mustafa Yurttaş’ın yanı sıra çok sayıda vatandaş izledi. Sultanlık mı demokrasi mi? Mimarlar Odası Ankara Şube 42. Dönem Başkanı Ali Hakkan ise, mahallelilerin yoğun ilgisine teşekkür ederek, “Böylesine bir zorlu bir gündemde destek verdiğiniz ve bu dayanışmanın bir parçası olduğunuz için teşekkür ediyoruz. Mimarlar Odası kent için büyük mücadele ediyor. Toplumla buluşmak çok önemli. Sultanlık mı demokrasi mi? Bu cümle bütün bir süreci özetliyor” dedi. Bizim hikayemiz çok güçlü: Halkın hikayesine karşı, egemenlerin hikayesi Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, anayasa değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin, halka sağladığı egemenlik hikayesinin yok edilmek istendiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Her birimizin kişisel hikayelerinin yanı sıra toplumsal hikayemiz var. Simgeler, fotoğraflar, mekanlar, hep bu hikayemizi hatırlatan hafızamızı tazeleyen ve unutmamamızı , insan olmamızı, ulus olmamızı hatırlatan şeylerdir. Hikayenizi hatırlatacak simgeler ve hafızanızı diri tutacak şeyler yoksa, hikayeniz biter. Bizim toplumsal hikayemiz Cumhuriyetle başladı, bu hikaye tebaadan yurttaşlığa, işgal edilmiş bir ülkeden bağımsız bir ulusa geçiş hikayesidir. Bizi biz yapan değerler, bu hikayenin hatırlatıcılarıdır. Bayrak istiklal Marşı, Atatürk, ve ceplerimizde taşıdığımız kimliğimiz nüfus cüzdanımız, bu güçlü hikayeyi unutturmaz bize. Bu hikaye saltanatın yeryüzü topraklarına karşı, halkın topraklarına sunulan kamusallığın hikayesidir, insan olma, birey olma, ulus olma, söz söyleme, seçme seçilme, geleceğe dair fikir üretme ve hayata geçirmenin hikayesidir. Yani halkın yönetime katılması hikayesidir. Bu hikaye ortadan kalkarsa, toplum hafızasını kaybeder. Hükümeti yeni bir hikaye yazmak istiyor. Bu yeni hikayede bizim değer verdiğimiz ve biriktirdiğimiz hiçbir şey yok, halk yok, haklar yok, demokrasi yok, hoşgörü yok, barış yok, laiklik yok. Bu yeni Türkiye hikayesi, dünyadaki egemenlerin hikayesi, çizilecek yeni sınırların, bölünecek ülkelerin, paylaşılacak petrollerin hikayesidir. Onun için bütün yetkiler tek elde toplanırsa işler kolaylaşacak, meclise halka demokrasiye ihtiyaç yok, bir gece karar verecek dünyadaki egemenler, savaş çıkacak, askerler girecek, sınırlar değişecek, paralar paylaşılacak, halkın söz hakkı, meclisin söz hakkı olmayacak. Referandumda oylayacağımız, halkın tasfiyesi, demokrasinin tasfiyesidir. Bu bir rejim değişikliğidir.” Türkiye Cumhuriyetini güçlü hikâyesinin Devrimin başkenti olan Ankara’dan yazıldığını ve tüm ülkeye yayıldığını ifade eden Candan şöyle devam etti: “Başkentin bu hikâyeye daha güçlü sahip çıkması gerektiğini, 80 il 72 bin kilometre kare için burada verilecek her Hayır oyu hikayemizin bir ülke sathına yayıldığını gösterecektir. Saltanat yerine Anadolu’yu, şatafat yerine sadeliği, padişah yerine halkın önemsendiğini gösterecektir. Anayasanın değişmez dört maddesinin içinde yer alan Başkent Ankara’nın referandumda daha güçlü olması gerekiyor. Ankara halkın hikâyesinin başkentidir. Şimdi bize dünyanın hükümet sistemi diyerek egemenlerin, işgalcilerin, savaş isteyenlerin, hikayesine olanak sağlayacak tek adamlığı dayatıyorlar. ” Cumhuriyetle hesaplaşıyorlar “Bu hikayenin ekonomik ve siyasi boyutu var. Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle, Türkiye çok önemli bir noktada” diyen Candan, şöyle devam etti: “Sermayenin ağırlık merkezi doğuya doğru kayıyor. Neoliberal politikalar sermayeyi kontrol etmek için doğu ile uğraşıyorlar. Sınırlar değişecek, ülkeler bölünecek, halklar yok edilecek, paylaşımlar yapılacak bütün bu organizasyonları yapacak taşeronlara ihtiyaçları var. Ülkemizin taşeron olmasına başkalarının hikayesinin figüranı olmasına izin vermeyeceğiz. Bizim hikayemiz güçlü, evrensel demokrasi ve hukuk ile daha da gelişecek büyüyecek. Hepimizin, yaşanabilir geleceğinin temsilcisi olacak. Bilimin ışığında muasır medeniyetler seviyesine çıkacak bir gelecek bu. Çocuklarımız el kapılarını değil, uzay kapılarını açacaklar. AKP bir dünyanın hikayesinin figüranı olurken bir yandan da yandan siyasal İslam bakış açısıyla Cumhuriyetle hesaplaşarak, dünyanın isteklerini kolayca hayata geçirecek. AKP, bir otoriter rejim inşa etmeye ve 400 yıl önce yaşanmış süreci bize gelecek projesi olarak sunmaya çalışıyor. Cumhuriyetle hesaplaşıyorlar. Bunu biz en çok da Cumhuriyetin simgesi ve sembolü Başkent Ankara’da yaşıyoruz. Cumhuriyetin simge yapıları yıkılıyor, isimler değiştiriliyor, hafızamızı diri tutan fotoğrafların albümlerden çekip, çıkarılıp yırtılması gibi, mekânlarımızı yıkıyorlar, unutturmaya çalışıyorlar. Başka izlerle rejimi ve değerleri altüst etmeye çalışıyorlar.” Has bahçede değil, halkın bahçesinde dolaşmak istiyoruz Candan, Cumhuriyet’in temsil aksı üzerindeki yapılara dikkat çekerek, “Bizim hikayemizde padişahın yeryüzü topraklarına karşı halkın toprakları vardır. Gençlik parkı, Atatürk Orman Çiftliği , modern yaşantının vazgeçilmezi olan hayatın aktığı Atatürk Bulvarı ve onun etrafında aradı ardı arkasına dizilen kol kola girmiş kamu yapıları bizim hikayemizin sembolleridir. Kamusal alan Cumhuriyetle bizim hikayemize girmiştir. Bir başkasının has bahçesinde değil, halkın bahçesinde dolaşmaya devam etmek istediğimiz için Hayır diyoruz. Ulustan başlayan ve Meclis’le taçlanan Atatürk Bulvarı üzerindeki yapılar egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu ifade eder. Meclis ve Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı köşkü arasındaki uzaklık, onun üzerinde bir erk kullanmama uzaklığıdır. Milleti temsil eden TBMM yapısı Ulus’tan Meclis’e kadar Atatürk Bulvarı üzerinden diğer yapılarla kol kola girmiştir. Bu milletin temsiliyetinin ifadesidir. Cumhurbaşkanlığı köşkünün en yukarıda yer alması, devletin temsiliyetinin mekanı olduğunu ifade eder. Şimdi Cumhurbaşkanlığını neoliberal politikaların paranın önemli olduğu, Eskişehir Yolu aksı üzerine, Cumhuriyet’in kurucu bütün değerlerini okuduğumuz AOÇ’ye yasama, yürütme ve yargıyı bertaraf ederek taşıdılar” diye konuştu. Hikayemizin mücadelesi hiç bitmeyecek “Bu aks üzerindeki bütün binalar, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu, neye hizmet etiğini ve ideolojisinin anlatır. Onun için bu binaları yıkıyorlar. Siyasette, ekonomide ve sosyal alanda tek ses, tek el, tek kimlik istiyorlar “ diyen Candan, şunları söyledi: “Atatürk’ün herkesin, dünyanın yüreğinin titreten mücadele ve ulus olma hikayesi aşılamaz. Başka bir hikaye yazmak için güçlü bir hikayeniz olması gerekir. Ancak onların hikayesi dünyanın paylaşım hikayesine odaklı. Bizi yok ederek, mezhepleri ayrıştırarak bunu yapmak istiyorlar. Dünyada tek adam rejimine gidiş var. Çünkü halkı tasfiye etmeye çalışan bir yönetim var. Demokrasiyi düşünmeyen, bir gece masada otururken savaş çıkartan paylaşımları yapan bir yönetim istiyor. Bugün dünyanın bütün toplumsal fay hatları Türkiye’den geçiyor. 1919’ yılında da durum böyleydi. Mustafa Kemal bunu gördü ve bütün fay hatlarının içinden başka bir hikaye yazdı. Bugünde aynı durumdayız. Atatürk’ün bize bıraktığı hikayeye sahip çıkmak zorundayız. Bu hikayeye yeni hikayeler katarak Türkiye’yi muasır medeniyetler sürecine götürmek zorundayız. Hayır çıkarsa sadece siyasal İslam’a karşı bir zafer kazanmayacağız, dünyada demokrasiyi ve halkı tasfiye etmek isteyen egemenlere karşı dünya haklarının isyanın manivelasını da harekete geçirmiş olacağız. Halklar dünyada yöneticilerinden memnun değil isyan ediyor. Hayır oyları domino taşlarının devrilmesi gibi bir etki yaratacak. Bu yüzden bu referandum dünya halkları içinde dünya demokrasisi içinde bir potansiyel taşıyor. Onun için çok kıymetli. 16 Nisan’da Hayır çıkarsa, hikayemizin gelişmesi bir nefes alacağız ve zorlu ama umutlu bir örgütlenme ve direniş sürecinin yılmaz parçaları olacağız, Dünyada ve Türkiye’de.16 Nisanda hayır çıktığında, dünyada yönetimlerin kaybettirdiği Türkiye itibarını onaracağız.16 Nisanda hayır çıktığında, herkesle kucaklaşarak hikayemizin güçlenmesi gelişmesi, muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için yeni bir nefesle mücadeleye devam edeceğiz. Bu zorlu coğrafyada bu güzel ülkede, hikayemizin mücadelesi hiç bitmeyecek” Sıkıyönetim yaşatmış iktidar anayasa değişikliği yapmak istiyor CHP Ankara Milletvekili Şanal Sarıhan ise, Mimarlar Odası’nın her zaman yol gösterici olduğunu ve bütün topluma gerçekleri anlattığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Anayasalar bir toplumsal sözleşme metinleridir en değerli yanı bütün tarafların bu sözleşme konusunda söz ve karar hakkı olmasıdır. Değiştirilmekte olan yasa anti demokratik bir dönemin ürünü olan 1982 yani bir darbe anayasasıdır. Darbe dönemlerinin ömrü uzun değildir çünkü halk mücadele eder halk temel hakları konusunda daima direngendir. Halkı susturduk zannedersiniz bir yerden patlar. 1982 anayasasından beri onu dönüştürmeye çalışıyoruz kökten değişiklik yapamadık ama restorasyonlar yaptık. 1982 anayasasının bizim için koymuş olduğu demir kafesi aşmaya çalıştık. 1982 anayasası uygulamalarla 15 yıldır Türkiye toplumuna adeta bir sıkıyönetim yaşatmış olan bir iktidar kalktı bir anayasa değişikliği yapma gerekliliğini ifade etti. Cumhuriyet Halk Partisi ‘Bu anayasa değişmelidir. Bazı maddelerini değiştirdik ama bütününü yeni baştan düzenlenmelidir’ dedi ancak süreç öyle bir noktaya geldi ki ‘Anayasa çalışmalarında yokuz’ dedik. Çünkü AKP bir rejim değişikliği önerisi getirdi. Devletin yönetim şekli olan Cumhuriyeti değiştiriyorsunuz anayasanın ikinci maddesinde güvence altına alınmış olan düzenlemeleri ihlal ediyorsunuz dedik. Ülkenin yönetme yetkisi verilemez halkın mili iradeyle gelecek yönetimdir Bu milli iradeyi ortadan kaldırmaya çalışan milli iradeyi tek bir kişiye vermeye çalışan rejim değişikliğine karşıyız diyerek masadan kalktı. TBMM’de anayasa değişikliğine ilişkin komisyonlar boyunca mücadele etti.” Başkanlık değil, doğrudan sultanlık ABD’deki başkanlık sistemiyle karşılaştırma yapan Sarıhan, şunları dile getirdi: “Yeni gelen sistem başkanlık sistemi olamaz. Cumhurbaşkanı sözüm ona bağımsız oluyor ancak kendisini yüce divan sıfatı ile yargılayacak olan anayasa mahkemesini kendisine bağlıyor. Anayasa mahkemesinin 12’sini seçiyor sonra beni yargılayabilirsin diyor. Milletvekillerinin gen soru, yazılı ve sözlü soru hakları ellerinden alınıyor. Yazılı soru meclis araştırması gibi son derece denetimsiz denetleme mekanizmaları bırakılıyor. Biz bu sistem başkanlık sistemi değil dedik biz genişletilmiş cumhurbaşkanlığı sistemi getiriyoruz dediler başkanlık, yarı başkanlık ve genişletilmiş cumhurbaşkanlığı sistemi de hukuk literatüründe yok. Birde süper cumhurbaşkanlık diyorlar ancak bu doğrudan sultanlıktır. Milli iradenin ürünü olan milletvekillerinin orada olmasının hiçbir önemi yok. Biz birer vitrin süsü haline geleceğiz. Parlamentoda cumhurbaşkanı tarafsız, yürürlükteki anayasaya göre ama 2010 yılından bu yana ancak cumhurbaşkanı bir parti başkanı gibi çalışıyor. Kendi partisinin başkanlarını kendisi atıyor. Kendisi yönetiyor anayasayı ihlal ediyor. Deniz Gezmiş’i anayasayı ihlal ettiniz diye astılar.” Amaç hukuksuzluğa kılıf biçmek Sarıhan, 15 yıldır bir hukuksuzlukla karşı karşıya olduğumuzu yeni anayasa değişikliği ile bu hukuksuzluğa kılıf biçildiğini vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim üzerimizden milli iradeyi yok sayıyor ve tekrar bir kişinin iradesine bizi mecbur ediyor. Bunu kendileri için istiyorlar bir 10 yıl daha ömrü yeterse bu cumhurbaşkanı ile yaşamak istiyorlar. Büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. 15 yılıdır temel hak ve özgürlüklerimizin geriye çekildiği, cebimizin alabildiğince delindiği, örgütlenme hakkımızın kullanamadığımız, her itirazımızın bize suç olarak geri döndürüldüğü bir dönemde yaşıyoruz. Hiçbir sözümüzün geçerli olmadığı bir süreçteyiz. Şimdi o çoğunluğun başı tek başına kararname yazacak. 6 ay boyunca o kararname yürürlükte olacak yani kanun yapan adam cumhurbaşkanı olacak. Aynı adam OHAL ilan edilebilecek. OHAL’in oluru onun seçtiği milletvekillerinden geçecek. Bir kişinin emrindeki bir parlamento çoğunluğu yeniden Türkiye’yi Ortaçağ’a geri götürmüş olacak. Bu bizim geçmişe karşı borcumuz. Kendi topraklarımızda var edildiğimiz, ikide bir ezildiğimiz ama her ezilmeden güçlenerek çıktığımız demokrasi mücadelesinin eylemcileri olduğumuz bir süreçten tamamen emir kulu olmuş olduğumuz bir sürece doğru gideceğiz. Medeni yasamızda reis yok. Türkiye’de neden reis olsun, onların reis diye taptıkları insana kendileri çok değer verebilirler ama biz bireyiz istemiyoruz. Biz eşit özgür ve adil bir toplumda insan haklarına dayalı hukuk üzerine inşa edilmiş hepimizin sözü hepimizin saygınlığı olan birbirimizden koparılmadığınız, ayrıştırılmadığımız, hangi etnik köken ve dinsel tercih içinde olursak olalım sevgiyle yaşamak ve dayanışmak istiyoruz.” MHP içinde ciddi bir Hayır dalgası var CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Pazar günü çok kritik bir oylama yaşanacağını belirterek, şöyle konuştu: “Bu bizim için sıradan bir anayasa değişikliği değil, rejimi oylayacağımız bir anayasa değişikliğidir. Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in temel nitelikleri oylanıyor. Hukuk devleti söz konusu değilse, Cumhuriyet’ten de demokrasiden bahsetmenin anlamı yok. Hukuk devlet ilkesi burada ayaklar altına alınıyor. Kuvvetler ayrılığı bitiriliyor. Demokrasiyi demokrasi yapan temel kavramlar açık olmasa da üstü açık bir şekilde ihlal ediliyor. Bu aslında meclisi, anayasal düzeni yok etmeye dönük bir darbe girişimidir. Her yerde bu 18 maddeyi konuşmalıyız. 18 maddenin hepsi bir kişi mutlu etmeye ve tatmin etmeye yönelik maddeler. Bunu yapamadıkları için de kavga arayışı içindeler. Hamasetle yürüttükleri dış politikadan medet umuyorlar. Bu referandum sıcak siyaset meselesi olmaktan öte bir Türkiye ve çocuklarımızın geleceği ve rejim meselesidir. Herkesin Hayır’ı kendine göre ve çeşitli nedenlerle Hayır diyorlar. Evet diyenler, neden Evet diyeceğini anlatamıyorlar. Sadece liderine bağlılık gerekçesiyle Evet diyorlar. Bunu aslında sosyal psikoloji uzmanlarının değerlendirilmesi gerekir. Bunun ürettiği bir Evet var ama alanda gördüğümüz AKP içinde de ve belirgin bir sicimde MHP içinde ciddi bir Hayır dalgası var. Keçiören’de en az yüzde 70 Hayır diyor. Ortalama oyumuz 140 bin 150 bin ise, Keçiören’de 300 bin Hayır bekliyoruz. Böyle olursa Ankara’da yüzde 55’in üzerinde Hayır’la bu darbe girişimini önleyeceğiz.” Sağduyu çağrısı da yapan Emir, “Provokasyonlara hazırlıklı olmak zorundayız. Var olmakla yok olmak arasındaki bir çizgideyiz. Güçlü ve kararlı olacağız. CHP örgütleri olarak sandıklara kesinlikle hakimiz. Ankara’da yerel seçimler hariç bir oy bile çaldırmadık. Yine çaldırmayacağız” dedi. Şiddeti siyasetin bir argümanına dönüştürdüler CHP Ankara Milletvekili Necati Yılmaz da, anayasa değişikliğine ilişkin görüşlerini şöyle paylaştı: “Dört gündür Hakkari il merkezi ve ilçelerindeydim. Yıkılmış bir coğrafyada insanların sosyal hayatı ve yaşamları çocukluk anıları yok olmuş. Konuşacak şehir ve insan bulamadık bizim için tam bir travma oldu. Referandum amaçlı gittik ama biz dönüştürmedik orada Hayır hazırdı. Herkesin Hayır nedeni farklıydı ama hepsi Hayır diyordu. Yalnız olmadıklarını bilmeleri açısından orada olmamız önemliydi çünkü belediye başkanları ve seçilmiş milletvekilleri tutuklu. Böylesine bir ortam içinde bir yandan milli iradenin öne çıkması tartışması yapılırken, tutuklanmış rehin alınmış bir milli irade gerçeği var. Bu nedenle bu ziyaretimiz önemli ve değerliydi. Biliyoruz ki her defasında aldatıldım demelerine rağmen sonrasına dönüp Hayır biz ne aldattık ne aldatıldık diyecek kadar da itirafçılar. Onları kimseyi aldatmadığını dönemsel koalisyonlar kurduklarını ve kendi amaçları için kullandıklarını biliyoruz. Parlamenter sistemle hesaplaşma amaçlarının var olduğunu da zaman zaman ağızlarından kaçırıyorlar. Niye bu kadar acele ettiler çünkü korkuyorlar. Ola ki iktidarı kaybettiklerinde başlarına ne geleceklerini iyi biliyorlar. 15 yıllık süre içinde çok zulüm yaptılar ve hukuku ihlal ettiler ve bunun hesabının sorulmasından korktular. Bu dönemde şiddeti siyasetin bir argümanına dönüştürdüler. Bu anayasa değişikliğin yaptıklarının hesabını vermemek ve buna hukuksal bir zemin oluşturmak için istiyorlar. Bu referandum bizim için Allah’ın bir lütfudur, 15 yılık dönemle bu kadar rahat hesaplaşabileceğimiz başka bir zemin bulamazdık. Meclisi alt üst eden bir yetki silsilesiyle karşı karşıyayız Mimarlar Odası Ankara Şube Avukatı Gökçe Bolat ise, anayasa değişikliği üzerine hukuksal bir değerlendirme yaptı. Bolat, Anayasa değişikliği maddeleri üzerinden okumalar yaparak ve tek adam kavramı vurgularına şöyle değindi: “Yürütme yetkisi ve görevi tam anlamıyla Cumhurbaşkanı’na geçiyor. Bakanlar Kurulu bize öngörülen sistemde yok. Anayasa değişikliğinde yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır hükmü yer almaktayken, neden bağımsız ve tarafsız ibaresini eklemek ihtiyacını hissettiler? Mahkeme bağımsızsa zaten tarafsız olmalı. Tarafsız ibaresini niye ekleme gereği duydular. Yine anayasa değişikliğinde 550 milletvekili olan sayı 600’a çıkarılıyor. Neden 50 milletvekili daha istiyorsunuz? Evet broşüründe biriktirdiğimiz soru işaretlerine dair hiçbir cevabın yer almadığını gördüm. 18 yaşında bir Türk vatandaşı milletvekili seçilebilir deniliyor. Niye 18 yaşına indiriyoruz? Hangi gençlerin önünün açmak istiyoruz. Çok zeki gençlerin önünü mü açacağız? Cumhurbaşkanının TBMM yetkisini alt üst eden bir yetki silsilesiyle donatıldığını görüyoruz. Değiştirilen bir kanun tekrar tekrar Meclis’e geri döndürebiliyor. Anayasa hukuku anlamında hem geciktirici hem güçleştirici bir veto yetkisi ile Meclis iradesinin üzerine çıkan bir yetkiyle donatılıyor. Bu anayasaya göre Meclis bir yasama yılında en çok 3 ay tatil yapabilir. Ayrıca ara verme ya da tatil sırasında Cumhurbaşkanınca toplantıya çağrılır deniliyor. Çağrılmazsa ne olacak? Ara verme ve tatil sırasında çok önemli bir olay olduğunda meclis irade koyamayacaksa, sadece Cumhurbaşkanının bir iradesi varsa bu ülkeyi kim nasıl yönetecek?” Bakanlar kurulu ortadan kaldırılıyor Milletvekillerinin gen soru vererek Cumhurbaşkanın denetleyeceği maddelerin kaldırıldığına da dikkat çeken Bolat, sözlerine şöyle devam etti: “Bakanlar kurulu kaldırılıyor. Yine bakanlar kurulunun yetkilerini Cumhurbaşkanı tek başına altından kalkacak soru işareti. Cumhurbaşkanı yardımcılarıyla bakanları atar ve görevlerine son verir deniyor. Burada da sınırsız bir durum var kaç tane yardımcı atayacak bilmiyoruz. Cumhurbaşkanın ülke dışında olduğu dönemlerde, Cumhurbaşkanının yardımcı vekalet eder deniyor. Cumhurbaşkanı yardımcıları çok önemli. Yine Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri tariflenirken üst kademe kamu yöneticilerini atar, görevlerine son verir ve bunların atanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenler ifadelerine yer veriliyor. Partili Cumhurbaşkanlığına karşı çıkılmalı. Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı diyoruz ya artık bizi şöyle bir devlet sistematiği bekliyor. Partili Cumhurbaşkanı, partili genel müdür, partili daire başkanı, partili kaymakam ve partili vali bu silsile partili odacıya kadar gider. Bunun neticesini çok net tartmak mümkün çok ciddi bir kutuplaşma nedeni olacak. Cumhurbaşkanı Meclis dışından dilediği kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir. Cumhurbaşkanı yardımcılarını asgari ücretten mi kamuda tutacağız? Bunların hepsini cumhurbaşkanı kararname ile belirliyor. En önemli değişikliklerinden birisi Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nda yapılıyor. Yüksek rütbesi alınmış bir şekilde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak karşımıza geldi. Üyelerinin çoğunluğunu Cumhurbaşkanı atıyor. Yargıya tarafsız kelimesini ekleme ihtiyaçları bu maddeden doğuyor. Bunu pekiştirmek istediklerini düşünüyorum. Sadece HSYK’nın üyelerinin çoğunluğunun Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor olması yargının tarafsız olamayacağını çok net ortaya koyuyor. Zaten mevcut durumda yargıda çok büyük baskı ve sindirme politikasını biz uygulayıcıları olarak görüyoruz. 16 Nisan’dan sonra daha faciasıyla karşılaşmamayı umut ediyoruz.” Koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlık getirdiği iddiası doğru değil Koalisyon hükümetlerine ilişkin değerlendirmede de bulunan Bolat, “Toplumsal uzlaşı ile gelecekse bir ülke neden koalisyon hükümetinden korkuluyor. Batı Avrupa’da genellikle koalisyon hükümeti, zaman zaman azınlık hükümeti görülüyor 1990’lara kadar 12 Avrupa ülkesinde kurulan 218 hükümetin 131’e koalisyon, 73’ü azınlık ve sadece 14’ü parti hükümeti kurulmuş. Avrupa’nın gelişme çağında gösterdiği süreç bu. Bu zaman diliminde Almanya ve Lüksemburg’ta tüm hükümetler koalisyon hükümeti. Finlandiya’da 32 hükümetten 22’si koalisyon, İtalya’da ise 35 hükümetten 14’i azınlık 21 koalisyon hükümeti. İtalya, Almanya, Hollanda, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Lüksemburg’ta bu dönem içinde tek parti çoğunluğuna dayanan tek bir hükümet kurulmamış. Dolayısıyla koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlık getirdiği iddiasının da avamız çıktığı kadar doğru olmadığını söylemeliyiz. 15 yıldır tek parti var idi biz hangi gerilimi ve kaosu yaşamadık hangi istikrarı gördük.16 Nisan referandumunun öncelikle kadınları çok ilgilendirdiğini düşünüyorum. Demokrasi, hukuk ve laiklik tehdit altında. Temel sorun kadınlara bu gerçeği anlatabilmenin çözümü yaratmak hepimizin sorumluğunda” diye konuştu. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Basın Birimi
Tweetle
Okunma Sayisi : 4633
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 22.11.2024 - 14:01:56 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |