Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
15 Mart 2018 Şeker Fabrikaları Cumhuriyet’tir, bu satış Cumhuriyet’e ihanettir Alpullu Şeker Fabrikası’ndaki Atatürk’ün Ergene Köşkü de mi satılıyor? Mimarlar Odası Ankara Şubesi, kamuoyunda büyük tepkiye neden olan şeker fabrikalarının özelleştirmesini masaya yatırdı. Şeker fabrikalarının sadece bir ekonomik kalkınma modeli olmadığını, bir sosyo-kültürel kalkınma hamlesinin mekânsal karşılığı olduğunu da vurgulayan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, “Şeker fabrikaları sadece fabrika değil, Cumhuriyet ideolojisinin kendisidir. Şeker Fabrikaları Cumhuriyet'tir, Bu satış Cumhuriyet’e ihanettir. Buna izin vermeyeceğiz. Tüm şeker fabrikalarının kültürel peyzaj olarak tescillenmesine yönelik, UNESCO’ya başvuru için dosya hazırlığı yapıyoruz. Şeker fabrikalarının, Dünya Bankası ve IMF tekellerinin direktifleriyle satılmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, doğal tarihi kentsel SİT alanı olan Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi içinde Atatürk’ün Ergene Köşkü’nün de bulunduğunu bildirerek, yetkililere “Köşk de dahil yerleşke içindeki tüm yapılar tescillidir. Atatürk’ün Köşkü’nü de mi satacaklar? Bunu kamuoyuna açıklasınlar” çağrısında bulundu. Bu satış ülkenin her şeyine dinamit koymak demektir Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, satışı düşünülen şeker fabrikalarını büyük bir bölümünün Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin hinterlandında yer aldığını belirterek, “Şeker fabrikalarının 1923’te iktisat kongresi ile birlikte temelleri atılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çok uzun süre uğraşmasına rağmen yapamadığı hamleyi yaparak şeker fabrikalarını kuran Cumhuriyet dehasından ve kalkınma hamlesinden, bunları tasfiye eden ve şeker fabrikalarını özelleştiren bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Şeker fabrikaları Cumhuriyet’in aydınlanma mekanlarıdır. Şeker fabrikaları yerleşkeleri ekonomik kalkınma ile birlikte kentsel kalkınmayı ve Cumhuriyet ideolojisini hayata geçiren yerleşkelerdir. Şeker fabrikaları sadece fabrika değil, Cumhuriyet ideolojisinin kendisidir. Şeker Fabrikaları Cumhuriyet’tir. Şeker fabrikalarını ortadan kaldırmak Cumhuriyet’e ihanettir. Bu satış ülkenin her şeyine dinamit koymak demektir. Türkiye’nin çağdaşlık ve modernite açısında şeker fabrikalarının yarattığı değer, üretim ve kalkınma modeliyle Cumhuriyet’in kendisi olduğu ortada. Bunların özelleştirmeyle satışa sunuluyor olması Cumhuriyet değerlerine ihanetle eş değer bir durumdur” diye konuştu. Ergene Köşkü doğal, tarihsel kentsel SİT alanıdır Candan, satışa çıkartılan Türkiye’nin ilk Şeker Fabrikası doğal, tarihsel ve kentsel SİT alanı olan Alpullu Şeker Fabrikası içinde Atatürk’ün misafirlerini ağırladığı Ergene Köşkü olduğunu da bildirerek, “Alpullu Şeker Fabrikası kentsel tarihsel ve doğal sit alanıdır. 1997 yılında tescil edilmiştir. Bu yerleşke içinde Atatürk’ün Ergene Köşkü de vardır. Satmaya çalıştığınız değerin ne olduğunu bilmiyorsanız bu ülkeyi de yönetme hakkınız yok. Yerleşke içindeki Atatürk’ün köşkü nü de satışa mı çıkartıyorsunuz? Buradaki okul ve tüm yapılar tescilli kültür varlığı. Ergene Köşkü modern mimarlık örneği açısından da baktığımızda önemli bir değerdir. Öte yandan yerleşkenin bitki örtüsü de önemli bir yapıdadır. Burada da Saraçoğlu Mahallesi’nde gördüğümüz alleleri görüyoruz. Doğal peyzaj alanları olarak ortaya çıkıyor” dedi. Cumhuriyetin halk üniversiteleridir Candan, sözlerine şöyle devam etti: “Modernleşme dış dünyayla ile bağlantı bilim eğitim kentsel ölçekte insanına ve işçisine verdiği değeri bir arada gördüğümüz özel yerlerdir. Sadece bir üretim fabrikası değil hepimizin bir arada yaşadığımız başka bir potansiyeli de barındırıyor. Satışı yapılacak Türkiye’nin ilk Şeker Fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası’nın temeli 1925 yılında devlet desteğiyle temeli atılıyor. Kasım 1926’da hizmete giriyor. Bugünkü idare Mevsimlik işçilerin nasıl barınacağına dair herhangi bir çözüm bulamamışken 1926 yılında şeker fabrikalarında mevsimlik işçiler için lojman tasarlanıyor. Çocukların eğitim alma süreçleri bu yerleşkede okul yapılarak değerlendiriliyor. Lokantalar, spor yapma alanları, golf sahası, yüzme gibi bugün bile bir yerleşkede bulamayacağımız düzeyde gelişmiş bir yapı ile karşı karşıya kalıyoruz. Şeker fabrikaları savaştan çıkmış bir ülkenin sosyalleşmesi, spor yapılması ve eğitim alması açısından da önemli kimlik mekanlarıdır. Bu fabrikalarda okuma yazma kursları ve meslek edinme kursları açılıyor. Şeker fabrikaları aynı zamanda Cumhuriyet’in halk üniversiteleridir. Günümüzde yoksulsanız yüzme havuzuna dahi ulaşamıyorsunuz. Oysaki o dönemde şeker fabrikaları ülkenin her yanına yüzme havuzu, mini golf sahaları, stadyumları, balo salonları, tiyatro ve sinema salonlarıyla aslında başka bir bakış açısı getirmiş” Sosyo-kültürel kalkınma hamlesinin mekânsal karşılığıdır Şeker Fabrikaları sadece ekonomik kalkınma modeli olmadığını aynı zamanda bir sosyo- kültürel kalkınma hamlesinin mekânsal karşılığı olduğunu da vurgulayan Candan, şunları kaydetti: “Savaştan çıkmış bir toplumun teknoloji ile tanışmasıdır. 2. Sanayi devrimini gerçekten çok iyi değerlendirip çığır atlatan bir dehanın ürünüdür. Bizim ülkemiz Cumhuriyetle birlikte çığır atlamıştır. Bugün kadarki kazandığımız değerlerde aslında o 15 yıllık süreçteki üretilen fabrikalar, üretim araçları ve kamusal alanlardır. Sporundan sanatına kültürüne kadar yoksul bir insanın kamusal bir alanda hizmet alabileceği hiçbir mekan yokken 1926’da şeker fabrikalarında vardı. Ülkenin nasıl geriye gittiğini buradan okuyabiliriz. 1926’da savaştan çıkmış moralmen çökmüş bir halka onun moralini yükseltici , elektriğin olmadığı elektrikle tanışacağı bir fabrikadan bahsediyorsunuz. Biz bugün bisiklet yollarından bahsederken 1926’da işçilerin fabrikadan evlerine ulaşmaları için bisiklet veriyorlar. Üstelik bunu da şeker fabrikalarının kurulması için Nisan ayında kabul edilen kanuna atfen herhalde Nisan ayında satışına çıkıyorlar. Bunu asla kabul etmeyeceğiz.” Candan, sözlerine şöyle devam etti: “Var olan hükümet bir üretim modeli üzerinden kendisini yeniden var eden bir hükümet değil. Çünkü sanayi devrimini anlamayan bir hükümet. Oysa Cumhuriyet 2.sanayi devrimi iyi yorumlayarak 10 yılda ülkeye çığır atlatmış durumda. Dördüncü sanayi devrimi yapay zeka. Yapay zekanın karşında bizim yöneticilerimiz 80, 90 yıl önce yapılanları geliştirmek elden çıkartarak din temelli organizasyon sürecine doğru evriliyor. Robota sus diyen bir bakış ülkeye çığır atlatamaz. Çocuklarımız teknolojiyi bilimsellikten uzak müfredatla mı öğrenecek. Şeker fabrikaları sadece endüstri mirası değildir. Kültürel, sosyal cumhuriyetin bütün ideolojik bakış açısını da yansıtan ve dönüştüren, topluma modern bir bakış açısıyla birlikte yaşam tarzının da ifadeleridir. Tüm şeker fabrikalarının kültürel peyzaj olarak tescillenmesi UNESCO’ya başvuru için dosya hazırlığı yapıyoruz. 31 Mart’ta yine bir sempozyumuz olacak sergilerimiz olacak.” Şeker fabrikaları kasıtlı olarak zararda gösteriliyor Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen ise şeker fabrikalarının zarar ettiğine dair iddialara değindi. Evirgen, şunları söyledi: “76 milyon zarar edilmesinden bahsediliyor. Türkiye’de 33 şeker fabrikası bulunmakta, bunlardan 25 tanesini devlete ait ve 14 tanesi de zarar ettiği gerekçesiyle özelleştirmek isteniyor. Özelleştirme zararın bir sonucu ve çözüm olarak sunuluyor. Fakat esasen bu zararın sebeplerine bakmak gerekiyor. Siz şeker üretimine yıllar içinde kotalar koyarsanız, tarım politikalarınızı IMF ve Dünya Bankası güdümünde hareket ettirirseniz, bütün tarım arazilerini imara açma, tarım dışı kullanım gibi politikalar güderseniz, çiftçinin isyanını duymayıp devamlı onlara verilen elektriğin suyun fiyatını artırsanız sadece şeker fabrikalarında değil her alanda zarar edersiniz. 76 milyon zarardan bahsediliyor ancak bunun yaklaşık 33 milyonu şeker fabrikalarına ait. Geriye kalan miktar ise şeker fabrikalarına ait binaların mülklerin devlet içinde nakli sırasında ortaya çıkan mali farklardan ya da personele ödenen ücretlerden oluşuyor. Aslında kasıtlı olarak şeker fabrikaları zarar ediyor gibi gösterilmek isteniyor. Şeker üretiminin de yüzde 10’unun nişasta bazlı şekere ayrılması kuralı koyuluyor. Bakanlar kurulu kararıyla her yıl yüzde 50 gibi artırım yapılabilmesi esnekliği koyuluyor. Oysa AB’de nişasta bazlı şeker yüzde 5’e kadar indirildi ve yasaklanmaya çalışılıyor. Ülkemizde de ise her yıl artırılıyor. Bu insan sağlığını tehdit ettiği gibi pancardan şeker üretimini de zarara uğratıyor. Şeker fabrikalarının satışını durdurmak için kurum olarak elimizden geleni yapacağız. Satış gerçekleşirse bunun halka ihanet olacağı çok açık ortadadır.” TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Basın Birimi
Tweetle
Okunma Sayisi : 3028
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 21.11.2024 - 12:57:08 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |