Yürütücüler: Elvan Altan Ergut, Nuray Bayraktar, Bilge İmamoğlu

Atatürk Bulvarı, Ankara’nın başkent olmasından başlayarak kentin en temel aksı işlevini üstlenmiştir. Osmanlı dönemi Ankara'sında dönüşmeye başlayan Taşhan Meydanı ve civarının Cumhuriyet döneminde Ulus bölgesi olarak yeni başkentin idari ve finansal merkezi görevini üstlenmesiyle yeni yapılaşma burada başlamış; Lörcher ve Jansen planlarıyla da, kentin, yeni yönetim yapıları ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün de yer alacağı güney bölgelere doğru, Atatürk Bulvarı aksında büyümesi öngörülmüştür.

Erken Cumhuriyet yılları boyunca güneyde Yenişehir olarak tanımlanan bölgeye doğru inşa edilen yapılarla gelişen kent, 1950'lerden itibaren artık Kızılay olarak adlandırılan bu bölgenin ikinci bir merkez haline gelmesiyle, hala Atatürk Bulvarı temel aksı üzerinde büyüyen iki merkezli bir kent kimliğine kavuşmuştur. 1960'ların başında meclisin de Kızılay’daki yeni kampusune taşınmasının ardından, Ankara'nın bu aks üzerinde büyümesi hızlanmış; sonraki on yıllarda Kavaklıdere ve Çankaya bölgeleri de önemli yeni yerleşim yerleri olarak ortaya çıkmıştır.

Ankara'nın yirminci yüzyıl boyunca Ulus'tan Kızılay'a ve Çankaya'ya doğru Atatürk Bulvarı boyunca gelişmesi sonucunda, bu temel aks, kentin tarihi gelişimini sergileyen, bu dönüşüme şahitlik eden ve aynı zamanda bizzat bu dönüşümü sağlayan mekân olarak, başkentin kimliğini tanımlayan bir özellik kazanmıştır. Ankaralının hafızasında ve gündelik yaşamında oynadığı bu kritik rol nedeniyle, Atatürk Bulvarı, kentin herhangi bir caddesi değildir. Atatürk Bulvarı, protokol yolu olarak kentin başkent kimliğinin mekânıdır; aynı zamanda, Ulus ve Kızılay meydanları, idari, kültürel ve ticari yapıları, Gençlik Parkı, Kurtuluş Parkı,  Güvenpark gibi yeşil alanları ile bulvar, kentlinin bir araya geldiği ve kent yaşamını paylaştığı en önemli kamusal alandır. 

Bu nedenle Ankara’nın bu temel aksına ilişkin her müdahale, kentin ve kentlinin geçmişine ve geleceğine müdahale anlamındadır. Bu atölye çalışması, oluştuğu ve geliştiği bir yüzyıla yakın zaman boyunca bulvarı şekillendiren olumlu ve olumsuz özellikleri ortaya koyarak bu aksın özgün karakterini tanımlamayı; kent yaşamına olumlu katkı sağlayacak işlevlerini vurgulamayı ve bunların sürdürülebilirliğinin koşullarını irdelemeyi hedeflemektedir.

Bulvar cephelerinin yenilenmesinin gündemde olduğu bu günlerde, atölye kapsamında bu aksı oluşturan yapıların sadece biçimsel değil, mekânsal ve işlevsel özellikleri de incelenerek belgelenecek; bu belgelemeden yola çıkarak, bulvarın, kentin gündelik yaşamını kurgulayan ve geçmişinin çok katmanlı kimliğini geleceğine bağlayan bir aks olarak varlığını sürdürebilmesini sağlayacak katılımcı ve çoğulcu müdahale yöntemleri tartışılacaktır.