Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
14 Eylül 2021 MEKANDA ADALET ÜLKEDE ADALET Bugün ülkemizde adalete ulaşmanın zor olduğu , “geç gelen adalet adalet değildir “ sözünün dillerden düşmediği bir dönemde, adliye yapılarının mekansallığı, dağınıklığı ve özensizliği ile bağımsız yargının olmaması adliye mekanları üzerinden okunuyor. Yıllardır çözülemeyen adalet arayışı, mekana yansıyor, adliyeler dağılıyor, hukuk sistemi dağılıyor. Yere dair adliye mekanı kavramını yitirirken, belleğimizde mekan ve onun içerisinde icra edilecek adalet uçuşuyor.. Mekanlar bize adaletin olmadığını özensizliği, ticarileşmeyi, adalet arayışının içinden çıkılmaz bir hal aldığını anlatıyor Ankara Barosu'nun Genel Kurulu ve seçimlerine giderken, hukukçu dostlarımızın sıkça dile getirdiği adliye yapılarının mekansal sıkıntılarına adliye yapılarının bize söyledikleri ile adaletin yokluğuna, özensizliğe, mekânsal ticarileşmeye, dair sözümüz var: Binalar kullanım amaçlarına, işlevlerine, işlevlerinin birbirleriyle ilişkilerine, sabit ve geçici kullanıcılarına, inşa edilecekleri yerin her türlü özelliklerine göre tasarlanırlar. Adalet mekanları da hukuk ve adaletin, bir parçası olduğu devletin adaletle ilgili anlayış ve işleyiş biçimlerine göre düzenlenirler. Hakim, savcı, avukat, adliye çalışanları ve vatandaşlar bu mekanizmanın ayrılmaz parçaları ve kullanıcılarıdır. Adliyeler, adaletin tesisinde mekan boyutuyla destekleyici ya da engelleyici olabilirler. Adalet yapıları değişti, iktidarın ideolojisi mekana yansıdı Adalet yapıları devletin adalet kavramının ara yüzleridir. Nasıl bir adalet sistemi kurgulanıyorsa bu mekana yansır ve mekan bize iktidarın adalete bakışını gösterir. Adliyeler bu açıdan adaleti arayanlara topluma hitap eden önemli mekanlardır. Geçmiş yıllarda az da olsa ulusal mimarlık yarışmalarıyla anıtsal nitelikli adliye binaları elde edilmiştir. Adliye yapılarında anıtsallık boyutla, görkemle değil temsil edebilme özellikleriyle öne çıkması gerekirken mevcut iktidar, ideolojisini yansıtmanın yolunu, Selçuklu Osmanlı kadılık dönemine öykünme ile tasarımda ısmarlama adalet yapıları ile, tasarım özgürlüğüne vurulan darbe, adalet süreçlerinde de ısmarlama uygulamaları gündeme getirdi. Adliyelerin bulundukları konum adaletin işlerliği açısından çok önemlidir. Dünyada hemen hemen tüm kentlerde kent merkezinde konumlanan adliyelerin yer seçimi günlük ziyaretçi sayısının yüksekliği dikkate alınarak ulaşım ilişkileri, bağlantıları ile birlikte yapılmalıdır. Metro, otobüs gibi toplu taşıma sistemlerine yakınlık, uyum ve servis sistemi, otopark gereksinimlerinin karşılanmasına elverişli büyüklükte alanlar özellikle dikkat edilmesi gereken hususlardır. Başkentte Cumhuriyet ideolojisi ile inşa edilen yapılar adliye binalarına da yansıdı. 1925-1926 tarihleri arasında mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından, Anafartalar Caddesi üzerinde inşa edilen ilk adliye binası üç katlıydı ve simetrik bir plan üzerinde eşit dağılımla adaletteki eşitliği mekânda hissettiriyordu.Halk arasında “öyle büyük merdivenleri var ki yan yana 3 kişi bile çıkılabiliyor” denilerek, binanın görkemi ve simgeselliği ifade ediliyordu. Adliyeler tek çatıda toplanıyor. 70’li yıllara kadar Ankara’nın değişik bölgelerinde ve elverişsiz koşullarda yer alan adliye binaları 1973 yılında açılan ulusal yarışma ile Yüksel Erdemir, Edip Öner Us ve Umut İnan tarafından tasarlanan eserin seçilmesi binanın inşa edilmesi sonucu dağınıklıktan kurtulup tek çatı altında birleşirler. Sıhhiye’de bulunan Ankara adliyesi, tasarımında kullanıcıları ihtiyaçları ön planda ele alınmış fonksiyonel bir tasarım olarak öne çıkar . Ankara Adliyesi 173 duruşma salonu, 450 kişilik konferans salonu, 1350 kişilik lokantası, 118 WC ve 14,5 km. uzunluktaki koridorları ile devasa bir binadır ve 40-50 bin kişinin kolayca hareket edebilmesi ve ulaşımı için planlanmıştır. 2000’li yılların başında da Ankara Adalet Sarayı adını almıştır. Büyüklüğüne rağmen yıllar içinde yeni mahkemelerin açılmasıyla yetersiz kalmış, pek çok tadilat geçirmiş ve bazı binaların ek binalara taşınması suretiyle adliye yapıları yeniden “dağılmıştır”.UYAP gibi elektronik uygulamalar ve arabuluculuk kurumu üzerinden uyuşmazlık çözümleriyle mekanın kullanımı bir miktar azalsa da, adliyeler hem vatandaş hem hukukçular açısından hâlâ en çok kullanılan yerlerdir. Adliyeler dağılıyor Bugün Ankara’da adliyeler kentin değişik noktalarına dağılmış olarak işlevlerine göre planlanmamış, yetersiz binalarda hizmet vermektedirler. Avukatlar, Söğütözü’nde, Balgat’ta, Yenimahalle’de, Dışkapı’da ve kalan kısımlarıyla Sıhhiye’deki mahkemeler arasında davalarına yetişmeye çalışırken vatandaşlar hangi mahkemenin nerede olduğunu anlama konusunda sıkıntı çekmektedirler. ”Halk arasında mahkemelerde süründürme” sözü bu dağınık adliye yapısı ile mekânsal süreçlerle de kendini ifade eder duruma gelmiş oldu. Son olarak taşınılan Ankara Söğütözü 4 No’lu Adliye Ek Binası, adliyelerdeki dağınıklığın şimdilik son noktası olarak işlevlerine uygun olmayan mimarisi, ulaşım problemleri ile Aile, Ticaret, Çocuk ve Tüketici Mahkemeleri içererek hizmete açıldı. Çok katlı yapısı, yetersiz düşey sirkülâsyonu, fonksiyonel olmayan tasarımı ile adliye hizmetlerinin yürüyüp yürümeyeceği tartışılacağı bina, iktidarın geldiği noktayı da ortaya koyuyor Adalet yapılarında “Kiracı Devlet” dönemi Adalet yapılarının ek binaları özel kişilerden kiralanıp, tadilat geçirdikten sonra hizmete giriyor, farklı ihtiyaçlara göre tasarlanmış yapılar adliye yapıları olabiliyor, bir ofis bir konut olarak tasarlanmış yapılarda, evin salonu duruşma salonuna, yatak odası belki de “adaletin uyutulduğu” mekanlara dönüşebiliyor. Mekânsal özensizlikle amaca ve ihtiyaca göre tasarlama süreci yok ediliyor. Yapılardaki kiralama süreci ile kiracı devlet anlayışı dönemi başlıyor ve bu durum kendi adaletini tesis edemeyen devletin getirildiği son noktayı gösteriyor, adliyelerin içerisinde ulvi hak arama işlevi sıradanlaştırılıyor.Bu kiralama süreci ile ortaya çıkan ‘hizmet binası kiralama giderleri’ olağanüstü şekilde artmış durumda. Devlet, bir yandan elindeki kamu binalarını özelleştirerek elden çıkarırken, özel sektörden kiralanan lüks plazalara, çok ciddi harcamalar yapmaktadır. 2017 yılı verilerine göre dört kiralık binaya aylık 1 milyon 55 bin yıllık ise 12 milyon 660 bin lira kira ödendiği bilinmektedir. Bu durum, “ülkenin içinde bulunduğu krizden etkilenen bir kısım sermayenin elinde kalan boş binalar için devlet bütçesinden kaynak aktarmanın bir yolu mudur? “ sorusunu akla getirmektedir. Mekanda Adalet Ülkede Adalet Pandemi koşulları tüm yapılaşma süreçlerinin ve kentleşme politikalarının yanlışlığını ortaya koyarken, yüksek katlı ve apartmandan ofisten bozma adliye binaları; kullanılan asansörler, pencereleri açılmayan cam cepheli binalar, mahkeme heyetinin ‘bir an önce gitseler de nefes alsak’ dedirtecek daracık mahkeme salonları ile bulaş zincirinin ve stresin bir parçası halinde. Adalete erişmenin tıpkı dağılmış yapılara ulaşma zorluğu gibi zor olduğu, halkın belleğinde bir bütün olarak adalet kavramının mekânsallığının kalmadığı, tabiri caizse mahkemelere ulaşmak için çile çekildiği, yapısallığı ile eziyete dönüşmüş parçalanmış mekanları ile dağılan adaleti bir araya toplamak, kolay ulaşılabilir, erişilebilir ,doğa dostu , yarışmayla elde edilmiş nitelikli mimarisi ile nefes aldıran yapılara ve adalete ihtiyacımız elzemdir. 18-19 Eylül’de yapılacak Ankara Barosu Genel Kurulunun evrensel hukukun tesisinde, adaletin herkes için erişilebilir olması, adalet mekanlarının ise, kullanıcılarını yormayan tasarlanmış mekanlarda , mekanda adalet, ülkede adalet beklentisiyle Genel Kuruluna başarılar dileriz. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu
Tweetle
Okunma Sayisi : 2887
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 22.11.2024 - 14:01:56 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |