Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
Gökçek’in kent kapıları “eleştirel sanata” konu oldu Mimarlar Odası Ankara Şubesi atölye çalışmaları ile “kapalı kent” sergisine imza attı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı kent kapılarından yola çıkan serginin hazırlanışında Alper İpek, Can Bilen, Cansu Zengin, Cem Dedekargınoğlu, Deniz Can, Ezgi Özpamir, Gülşah Akdemir, Melda Yavuz, Nadire Nur, Pelin Yıldız, Yasin Şirin ve Yiğit Acar görev alıyor. Mimarlık haftasındaki “kapını da al git” atölyesinden, sergi sunumuna getirilen çalışmalar Mimarlar Odası sergi salonunda sergileniyor. Sergi açılışı kentlilerin yoğun ilgisini çekti. Açılış konuşmasını Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan yaptı. Candan, “ Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kent kapılarını, katılımcı bir belediye olmaktan uzak, Belediye’nin kentlilere sormadan ben yaptım oldu mantığı ile yaptığı kapılar a eleştirel bir gözle bakan bu sergi çok şey aifade ediyor. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.” Kentlileri dışlayan kent kapıları Serginin koordinatörlüğünün üstlenen Cem Dedekargınoğlu, “ Büyükşehir Belediyesi kentlilere, bu kentin sahiplerine hiç bir şey sormadan ve fikrimizi almadan kent kapıları yaptı. Kentlileri dışlayan kent kapıları yapıldı. Bir sabah kentte bu kapılara uyandık. Kenti çevreleyen bizleri çevreleyen kapılardan yola çıkarak kente hapsolmayı, kentliliği ve bu tahakkümü anlatmak istedik. Sergiyi hazırlama fırsatını bizlere veren Mimarlar Odası Ankara Şubesi’ne çok teşekkür ederiz.” dedi. Atölye grubu deneysel bir çalışma olarak tarifledikleri “kapalı kent” sergisini, “ kent kapılarından hareketle, kentlerimizi kuşatan tahakkümün dışladığı bizlerin, verili kentsel elemanlar üzerinden nasıl eleştiriler ve öneriler getirilebildiğine ilişkin mimarlık, şehircilik ve sanat alnlarının birlikte çalıştığı eleştirel bir deney alanıdır” ifadeleriyle aktarıyorlar. Kent Kapıları sergisi 7 Şubat’a kadar Mimarlar Odası’nda görülebilecek. Kapalı Kent “geç benden, ben dururum, ben beklerim, geç benden, Birhan Keskin - Kapı Zamanın göreliliğinin en öz yansımasını yaşadığımız çevre içerisinde gözlemlememiz mümkündür. Bir çırpıda etrafımızın kapılarla, dinozorlarla, saat kuleleriyle, renk renk LED ışıklarla çevrildiğini zannetmek, herhalde inkarın en uç raddesinde bir davranış olacaktır. On yıllardır süregelen bir tepeden inmeci anlayış, bugün yapılı çevremizi, görebildiğimiz ve göremediğimiz mekanizmalarıyla tümüyle şekillendirmekte. Üst ölçekte plan kararlarından çiğ renklerde asfalt boyalarına kadar hemen hepsi, idrakımızı ve egemenliğimizi elinde tutan bir üst yapılanmanın keyfekeder kararlı sonucu oluşmakta. Kentlinin kent mekanın üretimine dahlini hiçe indirgeyen bir kent yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız. Bu kent yönetim anlayışı sonunda Kapalı Kent’i üretiyor. Kent kapıları aslında kentin ve kent yönetiminin sınırlarının tanımlı ve mutlak olduğuyla ilgili bir anlayışın mekansal tezahürüdür. Bunun karşıtı olarak Açık Kent ise zaman zaman yapılan popülist referandumlarla değil, plan kararlarının doğrudan muhataplarıyla tartışıldığı, kent estetiğine ilişkin kararların o sokakları kullanan kişilerle beraber verildiği, sivil toplum kuruluşlarının kentin üretildiği süreçlerin parçası olabildiği süreçlerin teşkili ile mümkündür. Konumuzun “Kent Kapıları” olmasının, her ne kadar bu bütünü algılarken parçacıl bir yaklaşım olarak düşünülebilse dahi, göz önünde olan en büyük ölçekli ve bu bağlamda anlamsızlığı en fazla deneyimlenen yapılar olmasından hareketle, bir çıkış noktası olarak ele alınabileceğini düşünüyoruz. Bu kapıların sadece tek yapı özelinde, “mekansız / non-place(Marc Augé)” olmaları, hem sınırladıkları/ayırdıkları kentsel mekanın, o noktada ve o noktaya özgü kesilmesinin anlamsızlığından, neyi dışarıda bırakıp neyi içerisinde kabul ettiğinden anlaşılabilir; hem de gerek formundaki, gerek süslemelerindeki abartılı eklektisizmin ise, toplumca uzun bir zamandır yaşadığımız, kültürler arasında kendimizi konumlandırmaktaki kafa karışıklığımızdan geldiğini rahatlıkla ileri sürebiliriz. Diğer bir yandan metaforik olarak, kent kapıların aynı zamanda kentimizdeki karar alma mekanizmalarında sahip olamadığımız, devrettiğimiz, sırtımızdan fırlattığımız irademizi, kentlinin “kent hakkı”nın gaspedilmesinin mükemmel bir izdüşümü olduğundan da kuşkumuz yok. Gerek sürecinde, gerek inşasında kentlinin, vergi mükellefinin, mikro ve makro ölçekteki kentsel siyaset grupların görüşü dikkate alınmadan, kamu yararı gözetilmeden büyük bir savurganlıkla inşa edilen bu yapıların, aynı zamanda hepimizin en temel haklarının kuşatılmışlığını gösterdiğini inkar etmek bizce mümkün değildir. Bu görüşlerden hareketle, kısıtlı imkanlarımızla yapabileceğimizin en öz ve anlaşılabilir olanı yapma kaygısıyla, değişik disiplinlerden katılımcıların işbirliğiyle yapılan bir atölye süreci sonucunda birazdan göreceğiniz sergiyi hazırladık. Amacımız, kent kapılarından hareketle, kentlerimiz kuşatan tahakkümün dışladığı bizlerin, gücü simülatif olarak kısıtlı bir zaman ve mekan için dahi ele aldığında, verili kentsel elemanlar üzerinden nasıl eleştiriler ve öneriler getirebilidiğini bütün kentlilerle paylaşabilmek ve bunun üzerinden, kentlerimiz üzerindeki haklarımız konusunda sesimizi yükseltmeyi sağlayacak bir farkındalığı oluşturmaya, ufacık da olsa bir katkı koyabilmektir. Sürç-ü lisan ettiysek...
Katılımcılar: Alper R. İpek, Can Bilen, Cem Dedekargınoğlu, Deniz Can, Deniz Cansu Zengin, Eray Aydos, Ezgi Özpamir, Gökçen Erkoyuncu, Melda Yavuz, Metin Alper Kurt, Nadire Nur, Seçil Ermiş, Tara Yılmaz, Yasin Şirin, Yiğit Acar
Tweetle
Okunma Sayisi : 4932
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 21.11.2024 - 12:57:08 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |