Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi 2002 yılından itibaren her yıl Ekim ayının ilk haftasından başlayarak Dünya Konut ve Mimarlık gününü de içine alan tarihlerde Mimarlık Haftası düzenlemektedir. 2004 yılından itibaren ise, değişik temalarla gerçekleşen bu etkinlikler bütünü “Mimarlığın Toplumla Buluşması” kapsamında giderek aya yayılan bir festival olarak organize edilmektedir. “Ankara’nın Söküklerini Dikmek”, ”Başka Bir Mimarlık Mümkün”, “Kentsel Dönüşüm”, ”Metamorfoz” konuları bugüne kadar işlenen ve yoğun katılımlarla gerçekleşen temalardır. Konserlerin, sergilerin, film gösterimlerinin, söyleşilerin, imza günlerinin, atölye çalışmalarının, panel ve uygulamalı atölyelerin gerçekleştiği bu etkinliğin 2007 yılındaki üst başlığı ise 2008 yılı etkinliklerini de hedef alan bir yaklaşımla “Mimarlığın Sosyal Forumuna Doğru” TOPLUMSAL MİMARLIK olarak belirlenmiştir. 2007 yılı teması bu kapsamda 2008 yılında gerçekleştirilecek olan Mimarlığın Sosyal Forumu’na yönelik bir ön çalışma olarak kurgulanmış ve uluslararası bir organizasyon olarak planlanmıştır. Türkiye’de ve Dünyada son yıllarda yaşadığımız mekânlarda, kentlerimizde, diğer bir deyişle gündelik hayatımızın her alanında dramatik bir dönüşüm yaşanmaktadır. Bu dönüşümün arkasında siyasal alanda uygulamaya konulan politikalar yatmaktadır. Bugün geldiğimiz durum itibariye uygulanan neo-liberal politikalar dünya genelinde ve Türkiye’de yoksulluğu arttırmakta, sosyal devlet olgusunun bir kenara bırakılması ile sosyal haklarımızın her birini özelleştirilmiş hizmet alanlarına açmaktadır. MİMARLIK TOPLUMSAL BİR HAKTIR. ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR. Bu ortam içerisinde en temel insanlık hakkı olan barınma hakkı bile rant üzerinden değerlendirilmeye başlanmıştır. Mimarlık üretiminin alınır-satılır bir iş olarak ele alınması mimarlığın barınma, kültür ve sosyal bir sorunsalı ele almasından çok bir gayrimenkul sorunu olarak görülmesini sağlamıştır. Yapılı çevrenin oluşumunda karar verici organların politikalarının yalnızca sermaye üzerinden geliştirmesi ve bu sebeple ortaya çıkan yanlışlıklar ya ilk doğal afetle kendisini göstermekte ya da uzun vadede yaşam alanlarında onarılamaz yaralara neden olmaktadır. Dere yataklarına inşa edilen konutların ilk yoğun yağışla birlikte can ve mal kaybının yaşandığı afetlere dönüşmesi, tarım arazilerinin imara açılması ile birlikte, tarımsal stokta yaşanan azalma, tarım ürünlerinin fiyatlarının kentsel bazda artışı, kamusal alan olarak nitelendirilen kullanımı tüm topluma ait olan yeşil alan, kıyılar gibi alanlarda inşa edilen prestij projeleriyle bu alanların özel mülkiyete devredilmesi, bu karar verici organların yetkileri ile belirlenmektedir. Oysa sağlıklı konutlarda barınma ve sağlıklı kentlerde yaşama hakkı tüm insanların en doğal hakkıdır. Tüm sosyal yardıma ihtiyacı olan ve mimarlık hizmetini satın alamayan kesimlerle birlikte, politikacıların kararlarından dolayı savaş mağduru olanların, zorunlu göç mağdurlarının, yoksulların, tutsakların, kent ve mimarlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakları vardır. Bu hakkı devlet sağlamak ve anayasal güvence altına almak zorundadır. KENTTE GÜNDELİK HAYAT BASKI ALTINDADIR. Kent yaşamı kolaylaştıran ve bireyi toplumsallılaştıran bir mekânlar bütünüdür. Bu durumdan hareketle yaşadığımız durum kaldırımlarda karşımız çıkan reklâm panoları, otoban yollarla karşıdan karşıya geçecek yaya geçidi bulamadığımız, kaldırımların sürekli sökülüp takıldığı, kentsel yoksulluğun ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin bu giderek bir kenttir. Bu durumun kentsel parçalanmaya yol açtığı, katılımcı yönetimden uzak aklına geleni yapan yöneticilerin uygulamaları ile birlikte kentte gündelik hayatımız zorlaşmaktadır. Oysa yapılı çevre üretiminin kentlilerin gündelik hayatta yaşam koşullarını iyileştiren, demokratikleştiren bir yapıya sahip olması ve uzun vadede toplumun sosyal, kültürel, ekonomik refahını sağlayacak ve yaşam tarzlarını ve kültürlerinin çağdaş ve kolektif olarak gelişimini oluşturması beklenirken, günümüzde bu durum gündelik hayatın zorlaştırılması, totaliterliği ve toplumun gerici yanlarının örgütlenmesini sağlamaktadır. Bu süreçte, mimarın kendi disiplininden başlayarak “Gündelik Hayatın Demokratikleştirilmesine” yönelik yaratıcı fikirleri ve tasarımları ve bunların toplumla paylaşılması önem kazanmaktadır. Toplumsal Uzlaşma ve Birlikteliğin Mekânı Olan Kent Yok Olmaktadır! Sömürüye dayalı büyüme ve yeni dönem kalkınma anlayışına paralel olarak iki temel sorunla karşı karşıya olduğumuz ortadadır. Bu sorunlardan birincisi toplumsal yaşamın anti-demokratikleşmesi, ikincisi ise toplumsal zenginliğin üst gelir grupları tarafından paylaşılmasıdır. Bu iki sorun, kentleri demokratik bir yaşam alanı olmaktan uzaklaştırmaktadır. Kentlerin sosyal ve sınıfsal olarak çok parçalı yapısının derinleşmesi giderek bu grupların çıkarlarının uzlaşmaz bir noktaya varmasına neden olmaktadır. Özellikle kentleşmenin göç baskısı ve yoksulluk altında şekillenmesi, eski kentlilerin, kente yeni gelenlere karşı ön yargılı ve dışlayıcı bir tutum alması derinleştirmiş kentsel parçalanmaya neden olmuş bu ortamı sağlayan yöneticiler artmış işsizliğe çözüm bulmak yerine aynı zamanda bunu kullanarak üreten değil , kendi politikalarına bağımlılık yaratacak iaşe sistemiyle toplumun dini duygularını suiistimal ederek kendilerini güçlendirmişlerdir.. Diğer yandan kentsel projeleri uygulama ve denetleme yetkisine sahip olan merciler görevlerini toplumsal uzlaşmayı sağlamaktan çok üst gelir gruplarına yönelik icra etmektedirler. Dahası bu merciler kendi faaliyet alanlarını kamusal bir görev olmaktan çıkartarak, kar elde etmeye yönelik girişimleri kendilerine görev bilmişlerdir. Yalnızca bir toplumsal kesimin ihtiyaçlarına cevap vermekte olan yönetim anlayışı uzun vadede kentsel suçu artıracak, toplumsal uzlaşma ve birlikteliğin mekânı olan kenti yok edecektir. Doğa ile Birlikte Yaşama Ufku Yitirilmiştir. Uygulanan ekonomik ve siyasi politikaların sonuçları, dünyamızı yaşanamaz bir duruma doğru götürmektedir. Yaşanan bu süreçte ekolojik krizi derinleştirmekte; dünya, topyekun bir yok olma tehdidi altında bırakılmaktadır. Emek ve doğa sömürüsü ekolojik yıkımın temel nedenidir. Bu yıkım karşısında yeni çözüm önerileri, üretim ve tüketim biçimleri geliştirmek gerekmektedir. Kentlerin plansız, tüketime odaklı, doğa ile birlikte yaşama ufkunu yitirmiş bir eksende gelişmesi toplumsal yarar yerine, özel çıkarın ön plana geçmesi, kamu hizmetlerinin paralı hale gelmesi kent hayatının daha da zorlaştırmasına neden olmuştur. Özel çıkar gruplarının, toplumsal yararı gözetmemesi sonucunda; kentin, havası, suyu, toprağı kendini yenileyemez ve meta halinde alınır ve satılır duruma gelmiştir. Kentin sınırlarının hızla büyümesi, kentin çeperlerinde kenti besleyen tarım arazilerinin, su-orman gibi doğal varlıkların yok olmasına neden olmuştur. Bu süreçte rant odaklı hızla büyüyen sermaye, kentin yıkılıp yeniden yapılaşması sürecinde, doğa varlıklarını onarılamaz biçimde, aşırı tüketmiştir. Taş ocakları; tarım arazilerini; kum işletmeleri, nehir ve dere yataklarını; dönüştürülemeyen katı atıklar; orman ve su varlıklarını yok etmeye başlamıştır. Bu anlamda 2007 Toplumsal Mimarlık Şenliğinde toplum hizmeti için gerçekleştirilecek, düşük gelir gruplarının barınma sorunları, savaş ve şiddet ortamında barınma hakkı ve fiziksel çevre, göç, doğa varlıklarının ve tarihi çevrenin korunması ile birlikte doğayla birlikte, bugünün ve gelecek kuşakların yaşam hakkını yok etmeyen bir mimarlık yaklaşımının tartışılması ve kurulması ana hedef olacaktır. “Mimarlığın Sosyal Forumuna Doğru Toplumsal Mimarlık Şenliği” 2007 yılında alışageldiğimiz mimarlık söylemlerinin dışına çıkarak alternatif söylemlerin tartışılacağı etkinlikler olarak planlanmıştır. Mimarlığın Sosyal Forumuna Doğru teması Toplumsal Mimarlık temasıyla “Ekolojik Mimarlık, Toplumsal Dinamikler ve Katılımcı Kent Yönetimi” olarak üç ana aks üzerinde şekillenmiştir. Bu akslar altında, Mimarlığın Herkes için icra edilmesi için “TOPLUMSAL DİNAMİKLER”i oluşturmanın gerekliliğini, Yaşamı Yeniden Kurmanın “EKOLOJİK MİMARLIK”la mümkün olabileceğini, Kentlerin şekillenmesinde kamu yararına kararların ancak “KATILIMCI KENT YÖNETİMİ” ile hayata geçirilebileceğini Uluslar arası ve kentlilerin tamamına açık bir katılımla tartışacaktır. Bu çerçevede ülkenin teknik kadroları; mimarlar ve bu etkinliğimizi destekleyen kuruluşlarla birlikte toplumun hak ettiği değerleri topluma geri kazandırabilecek ve bunun sürekliliği sağlayacak bir kent hareketliliğin yaratılması için TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak 1 Ekim 2007 Toplumsal Mimarlık Şenliğinde mevcut mimarlık söylemleri ve eylemlilikleri içerisinde Dünya ölçeğinde faaliyet gösteren küreselleşme karşıtı mimarlık, kent çevre gruplarını buluşturarak mimarlığın toplumsal ve sosyal yanını da önemseyen
2008 yılında “Mimarlığın Sosyal Forumunu” organize etme hedefiyle KENT İÇİN ORTAK AKIL KAMPANYASINI başlatıyoruz. KENTİN İHTİYACI HEPİMİZİN AKLININ ORTAKLIĞIDIR. ORTAK AKIL, ORTAK YÖNETİM, ORTAK YAŞAM TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi 39. Dönem Yönetim Kurulu
01 Ekim 2007
Tweetle
Okunma Sayisi : 2172
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 22.11.2024 - 14:01:56 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |