Kanal

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, yaşamı, sanatı ve duruşuyla onurlu bir hayat süren ve 16 Eylül’de aramızdan ayrılan ödüllü aktör, yazar, aktivist Tarık Akan’ı film gösterimiyle anacak.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, bu kapsamda yurtsever, Cumhuriyet aşığı, devrimci Tarık Akan’ın ödüllü ve bir döneme damgasını vurmuş, toplumsal mesajlar içeren, Kanal, Sürü, Maden ve Yol filmlerini sanatseverlerle ve mimarlık ortamı ile buluşturacak.

Mimarlar Odası Zemin Kat Konferans Salonu’nda gerçekleşecek gösterimler, 23 Eylül’de saat 19:00’da Tarık Akan’ın başrolünü oynadığı Kanal filmiyle başlayacak. Film 1979 Altın Portakal  ödüllü sömürülen topraksız köylülerle birlikte ağalık düzenine karşı savaşan bir kaymakamı konu alıyor. Filmde Akan’a, Meral Orhonsay, Tuncel Kurtiz ve  Kamran Usluer de eşlik ediyor.  1979 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Kamuran Usluer’e  "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"  Arif Erkin’e "En İyi Müzik" Ödülü kazandıran film ise gerçek bir olaydan esinlenerek İhsan Yüce tarafından senaryolaştırıldı. Yönetmen Erdal Kıran’ın ilk uzun metrajlı filmidir.

Film Hakkında

Yörenin belli başlı geçim kaynağı pirinç ekimidir. Kasabaya yeni atanan genç kaymakam ise bu sorunlara yabancıdır. Yörenin tek hakimi çeltik ağası Haşim Bey (Kamuran Usluer) ise deneyimsiz kaymakamı avucunun içine alıp, yalnızca kendi çıkarları uğruna, devlete ait iki kanalı açtırır. Çevre köylerini su basar, sağlık koşulları yetersiz olduğundan çocuklar sıtmaya yakalanır. Köylülerin uyarısıyla kaymakam (Tarık Akan) arkları kapatıp suyu durdurur. Çıkarları engellenen ağa bu kez de yüksek makamdaki adamları aracılığıyla kaymakamı başka bir yöreye tayin ettirir.

Sürü

Sanatı ve duruşuyla onurlu bir hayat süren ve 16 Eylül’de aramızdan ayrılan ödüllü aktör, yazar, aktivist Tarık Akan’ı film gösterimiyle anan Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Sürü filmi ile Tarık Akan’ı saygı duruşuna devam ediyor. 

Mimarlar Odası Zemin Kat Konferans Salonu’nda gerçekleşecek Sürü filmi gösterimi, 30 Eylül Cuma günü 19:00’da yapılacak.  12 Ekim 2011'de düzenlenen "Geç Gelen Altın Portakallar" gecesinde 1980 "En İyi Film Ödülü"nü alan filmin senaryosunu Yılmaz Güney hapisteyken yazdı.

Türkiye sinema tarihimizde bir başyapıt olarak literatüre geçen "Sürü" filminde, feodal sorunlar, bir  sürünün Anadolu'nun doğusundan batısına trenle taşınması ön plana alınarak, Anadolu'nun yoksulluğu, çaresizliği ve o günlerin siyasal çelişkileri ve çatışmaları perdeye yansıtılmaktadır. Yönetmenliğini Zeki Ökten’in üstlendiği filmde Hamo (Tuncel Kurtiz) geçimleri hayvancılık üzerine kurulu, göçer bir ailenin reisidir. Hamo’nun oğlu Şivan (Tarık Akan), kaderin bir cilvesi olarak, aralarında kan davası olan düşman bir aşiretin kızı Berivan’la (Melike Demirağ) evlidir. Hamo, oğlundan olan üç çocuğu da yaşamadığı için Berivan’a bir türlü ısınamamaktadır. Berivan, Hamo’nun aşireti için uğursuz ve lanetlenmiş bir gelindir. Hamo, sürekli oğlunun aklını çelmek istemektedir. Şivan’ın Berivan’dan boşanmasını ister. Şivan ise, babasının baskılarına karşı, yalnız ve çaresiz Berivan’i terketmez. Bu yüzden baba oğul sürekli kavgalıdırlar.Filmde kadınların sadece bir nesne gibi kullanıldığı, geleneklere bağlı pederşahi bir toplumu, diğer yandan genç bir çiftin bu baskıcı toplum modelini kırmaya çalışması da görülmektedir. Şivan nı Şivan, onu sınırlayan ve ailesine bağlı olmasına neden olan geleneğe isyan etmektedir.

Maden

Mimarlar Odası Ankara Şubesi halkın sanatçısı olan Tarık Akan’ı anmaya film gösterimleriyle anmayı sürdürüyor. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin bu kapsamda başlattığı film gösterimleri 1978 yılında Tarık Akan’a 15. Antalya Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandıran Maden filmi ile devam ediyor.

Mimarlar Odası Zemin Kat Konferans Salonu’nda gerçekleşecek Maden filmi gösterimi 7 Ekim 2016 Cuma günü 19:00’da yapılacak. Senaristliğini ve yönetmenliğini Yavuz Özkan’ın yaptığı film,  maden ocağında işçilerin patrona karşı hak arama mücadelesini anlatıyor. Filmde,  İlyas (Cüneyt Arkın) maden ocağındaki sahip oldukları kötü koşullarla daha fazla çalışmak istemediklerini bütün işçilere anlatmaya çalışan bir devrimcidir. Bu çabaları sonuç verir ve Nurettin (Tarık Akan) ve arkadaşlarını sarı sendikanın etkisinden kurtarır. O sıralarda göçük altında kalan işçilerin bunda etkisi büyüktür. İşçilerin huzursuzluğunu yatıştırmak için maden sahibi şehre lunapark getirir. Bu olumsuz durumu aşmak ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için İlyas ve Nurettin bir imza kampanyası düzenlerler. Bu faaliyetleri yürütürken İlyas'a patronun adamları suikast düzenler. Bundan sonra işçilerin kendi aralarındaki dayanışması artar ve ilk önce iş yavaşlatma daha sonra İlyas'ın göçük altında kalmasıyla greve giderler.

Film 1978 yılında 15. Antalya Film Festivali’nde Tarık Akan En İyi Erkek Oyuncu, Maden (1978) Meral Orhonsay En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Hale Soygazi En İyi Kadın Oyuncu Yavuz Özkan ise En İyi Film ödülünü almıştır.  Tarık Akan bu alandaki mücadelesini sürdürmüş ve 1990 Büyük Madenci Grevi’nde de Zonguldak Maden işçilerinin mücadelesine de destek olmuştur.

Yol

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Tarık Akan’a bir saygı duruşu özelliği taşıyan film gösterimlerinin finalini, 12 Eylül darbesinin yarattığı toplumsal sorunlara ve Kürt sorununa değinen, 1982 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanan, unutulmaz Yol filmiyle yapacak.

Senaryosu Yılmaz Güney tarafından yazılan, Şerif Gören tarafından yönetilen film, Türk sinemasını en cesur filmlerinden birisi olarak biliniyor. Yılmaz Güney filmi hapishaneden yönetmiştir ve Şerif Gören'e neyin nasıl yapılacağı hakkında bilgiler vermiştir. Yurt dışında büyük ilgi gören film, Türkiye'de yasaklanmıştır. İzleyenlere cezalar bile verilmiştir.

Türkiye, 17 yıl sonra izlenme yasağı kaldırılmış ve 1999 tarihinde Fatoş Güney'in çabalarıyla gösterime girmiştir. 1982 Cannes Film Festival'inde büyük ödül Altın Palmiye'yi kazanmıştır. Bu ödül ise Türk sinema tarihinde kazanılan en önemli ödüllerden birisidir. Film İmralı Açık Cezaevi'nden bayram iznine çıkan beş mahkumun öyküsü içiçe gelişir. Seyit Ali (Tarık Akan) şeytana uyup kendisini aldatarak namusuna leke düşüren karısı Zine’nin cezasını vermek için köyüne gider. Filmin en ilginç ve sarsıcı bölümünü oluşturan öykü. Özellikle de kar sahneleri, Seyit'in karısını sırtında taşıması ve tövbekar Zine'nin donmaması için kamçıyla dövülmesi ama sonuçta ölmesi, Batının da ilgisini çektiği insan dramlarından biridir. Zine'nin törelere göre öldürülme görevi öncelikle ihanete uğrayan kocaya düşmektedir. Karısını, ailenin ceza olarak zincire vurduğu ahırda bulan Seyit Ali, bir ölüm yürüyüşüne çıkar. Dondurucu soğuğa dayanamayan Zine, kendisini kurtarması için yalvarır. Gerçekte Seyit, baştan beri karısını öldürmeye karşıdır. Onu kurtarmak için çırpınır durur. Ama vahşi doğanın ölümcül soğuğuna karşı gücü yetmeyecektir. Diğer dört mahkumun öyküsü çeşitli olaylar içinde sürüp gider. Sorunları ve özlemleri törelerin mahkum ettiği kadınlardır.

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Basın Birimi